Kısaca şunu söylemek istiyorum: Pandemiden önce dünya dikensiz bir gül bahçesi değildi. Bundan sonra da olmayacak.
Yaşamını kuşatmış bunca ‘eski’nin içinde, ‘yeni’ye adım atıyormuş hissi, hiç rasyonel olmasa da, iyi gelir insana. Tersliklerin, arızaların, kötülüklerin, yoksunlukların... giden yılla birlikte gideceğini, bambaşka bir zamanın kendisini beklediğine dair bu ‘his’, önceki yıldönümlerinde de yaşanmıştır ama. “Umutsuz yaşanmıyor” sözü boşuna söylenmemiştir, diyeceğiz ama yılbaşlarından ibaret, bu ölçüde geçici, bu kadar kırılgan bir ‘saf’ duygunun ‘umut’la karıştırılması ne kadar yerinde olur, tartışılır.
Maksadımız, şu yılbaşı öncesi bir gıdımlık ağız tadına sirke sıkmak değil elbette. Ondan imtina etmeyelim, iyi dileklerimizi sunalım, güzel temennilerde bulunalım; hadi eksik kalmasın, varsa cebimizde ucuz bir şarap parası, gönül rahatlığıyla kıyalım.
‘Yeni’ için umutlu olmak gerek, kuşkusuz ki umutlu olalım. Ama işte, umut da dahil, yılbaşlarından ibaret kalmayacak, daha sağlam, daha kalıcı, daha istikrarlı duyguların ancak bilinç ve emekle edinilebileceğini de unutmayalım.
‘Yeni’ye ulaşmanın ‘eski’yle hesaplaşmaktan geçtiği, hayatın her defasında yüzümüze vurduğu keskin bir gerçek değil mi?
‘Eski’ dediğimiz, bir takvim değişikliğiyle geçip gidecek bir ‘mazi’ değil çünkü.
Yaşanmış, yaşanmaktadır; ağır yükü, derin izleri üzerimizdedir, hayatımızın içindedir, bakiyesi sırtımızdadır. Yeni yılda sağlık, başarı ve iyiliğin bizi bulmasını diliyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.