Süslü paketlerdeki lezzetler; ıstıraba, çileye, hastalığa dönüştü. Sebzelerin, meyvelerin tadı değişti, özü bozuldu. Rant uğruna soframıza, aşımıza göz koydular. Damağımızdaki lezzetleri söküp aldılar.
Midemiz, aç gözlerin hışımına uğradı.
Ne süt içilebiliyor, ne et yenilebiliyor. Tavuk etleri kokuyor, yumurtalar damağımıza yapışıyor
Ana rahmindeki çocuklar, doğmadan gıdalarla boğuluyor sanki. Geleneksel hayatımızda aileler, hem üretiyorlar hem de tüketiyorlardı. Evlerimizin yanı başında ahırlarımız vardı. Küçükbaş, büyükbaş hayvanlar ailemizden birer fert gibiydi. Horoz seslerinde uyanır, gübreler üzerinde oynar, hastalık nedir bilmezdik.
Hayatımıza modernizm, postmodernizm gibi akımlar girdi.
Ahırlar koktu. Horoz sesleri rahatsız etti.
Üst üste dikilen binalarda bireyselleşen insan, özgürlük ağlarına takıldı.
Selam vermeyen; almayan tüketen, doğayı kirleten modaların doğurduğu insan tipi çoğaldı birden.
Sözde Batılaştık.
Analar anladı bu gidişatın yanlış olduğunu.
Kolları sıvadı. Kınalı, nasırlı elleri toprakla buluşmaya başladı.
Geleneksel ürünler, ülkemizin her yöresinde yaygınlaşmaya başladı. Sağlıklı ve güvenirli gıdalara teknolojinin yardımıyla kolayca ulaşılabiliyor.
Bunların bir kısmının coğrafi işaretli olması göğsümüzü kabartıyor.
Bu durum ekonomik gelişmemizi sağlıyor. Yeni istihdam alanları doğuyor. Turizmi geliştiriyor.
Kadınlarımız sayesinde geleneksel tarım ürünlerinin ve gıda çeşitliliğimizin farkına vardık.
Dünya nüfusu hızla artıyor. İklim değişikliği, küresel ekonomik krizler, doğal kaynakların gittikçe azalması analarımızın ürettiklerinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini hatırlatıyor.
Emekçi anlarımız teşvik edilmeli. Devletin imkânları üreten analarımızın yanında olmalıdır. Onların ürettiklerinin envanteri çıkartılarak ülke çapında doğal ve geleneksel beslenmemizi sağlayan analarımız için bir ansiklopedi hazırlanmalıdır.
FazlıMeriç
Geçen transfer döneminde Kadro mühendisliği Sınıfta Kaldı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.