METİN YAZICI – Uzun süredir görmediğim dostlarımla karşılaştığımda bana,iltifaten ‘hala formunu koruyorsun. Yaşlanmayacak mısın?’gibisinden sözler ederler.
Bu durum son yıllar da epeyce sıkılaştı! Anlıyorum ki yaşlanmaya başladım…
Genç bir delikanlıya’’Hiç yaşlanmamışsın. Aynen eskisi gibi duruyorsun’şeklinde iltifat ettiğiniz, yada böyle bir cümle kullanmayı hiç aklınızdan geçirdiğiniz oldu mu?
Bundan 15-20 yıl evvel karşılaştığım insanların çoğuna ‘abi’ya da ‘abla’ diye hitab ederdim.
Bu gün karşılaştıklarımın çoğunluğu; bana ‘abı’ ve hatta ‘amca’diye hitap etmeye başladı.
Bu arada arkadaşlarımın çoğu da bana ‘ihtiyar’ diye takılıyorlar.
Ve genç arkadaşlar; sizler de yaşınız 50’yi aştığında; bu duygularla tanışacaksınız.
Yaşıma hürmeten ciddiye alınabileceğimi hesap ederek; kimimiz için bir ağabey, kimimiz bir amca sıfatıyla yazmaya cesaret etme nedenim de budur.
İkinci el ömürlerin nasihat barındırması da, şüphesiz böyle bir yazının oluşmasında başka bir faktör….
Monotonluktan nasıl kurtuluruz, ekonomik güçlüklerden sıyrılıp iyi bir geleceğe kavuşmak için neler yapmalıyız türünden sorular, hayat serüveninde önümüze konmuş ve yaşamımız boyunca cevaplanması gereken problemlerdir.
Meselenin olumlu tarafı; bu problemlerin, aslında basit çözümlerinin var olduğu ve tamamına doğru cevaplar veremesek bile sınıfta kalmayacağımızdır…
Ve problemlerin çözümü için vereceğimiz her doğru cevap ‘yaşamak’ kavramına ‘mutlu’ sıfatını ekleyecektir.
Yaşamak; etrafımızda olup bitenlerin farkına varmaktır.
Top oynayan küçük bir çocuğun bahçeye kaçan, ya da uzaklaşan topunu ona geri vermektir.
Trende, minibüste bir yaşlıya yer vermek, elindeki ağırca bir yük için yardımcı olmaktır.
Yaşamak; karneye gelen kırık notları kurtarmak için çalışmak, gayret etmektir.
Denizin maviliğinin, çimenin yeşilliğinin – kokusunun farkında olmak, gün batımını seyretmeye vakit ayırmaktır.
Yaşamak; arkadaşınızın doğum gününü hatırlamak, ona hediye beğenmektir.
Size gülümseyene gülümsemek, dahası önce sizin gülümsemenizdir.
Yürümek,vitrinlere bakmak, çekirdek çitlemek, gittiğiniz bir lokantada nefis bir taze
fasulyeyi keyifle yemektir.
İlk defa gittiğiniz bir şehirde, yeni dostluklar kurabilmektir.
Okuduğunuz bir romanda olup bitenleri arkadaşlarınıza da anlatabilmektir.
Banyo yapmak, dişlerinizi fırçalamak, kötü alışkanlıklarınızdan uzaklaşabilmeyi becermektir.
Yaşamak; yeni bir şeyler öğrenmek, bildiklerinizi paylaşmaktır.
Bir sokak köpeğine iyi davranmak, onun size kuyruk salladığını görebilmektir.
Yaşamak; elinizdeki çöpü yere değil, çöp tenekesine atmak için aranmaktır.
Fıkra anlatmak ya da anlatılan fıkraya kahkahayla gülebilmektir.
İşe, okula geç kalmak pahasına, yatakta 5 dakika daha kestirmektir.
Onunla buluşmadan önce ne giyeceğinizi bilememek, dakika başı aynaya bakıp daha iyi görünmeye çalışmaktır.
Tuttuğumuz takımın yenilgisine üzülmek, galibiyet aldığında gururlanmaktır.
Sevdiğiniz kıyafeti sıklıkla giymektir.
Birileri size; yaşamakla ilgili zor, karmaşık, ağır, endişelendiren, bilgiç havalarında, bir şeyler aktardığında pek de takmayın.
Sorun bakalım ona; Hiç isim şehir oynamış mı? ‘J’ harfinden bitki biliyor mu mesela. Hiç ip atlamış, saklanbaç oynamış, uzun eşek oyununda altta kalmış mı ?
Yaşamak; mutlu yaşamak, günlük – sıradan – basit bir şeydir.
Ne siz gözünüzde büyütün, ne de başkalarının, gözünüzde büyütmesine izin vermeyin.
Yazının başından kalkmadan, bir şiir ikram edeyim size.
1942 yılında yazılmış, pek bilinmedik hoş bir Necati Cumalı şiiri;
Ben saman yollarını seyrettim
Harman yerinde yaz geceleri
Taşranın küçük kasabalarında
Sebze arabalarıyla yolculuk ettim
Bir gece bütün koğuş uykuda
Ben nöbetteydim
Bir gece bir tren penceresinden
Saatlerce konuştum bir kızla
Yeni biçilmiş buğday tarlalarında
Adım atışıma sevindim
Hayatın böyle güzel
Yıldızların bol olduğu geceler
Kimseye düşman değilim…!
YAŞAMAK; BASİT BİR PROBLEMDİR…
.