Adalet Her hikâyenin bir yazılış sebebi var. Yazarın işi yazmak, okuyucunun işi; yazar ne diyor diye okumak, kendisini hikâyenin kahramanı yerine koyup, ben olsaydım ne yapardım demek ya da yazarın yerine ben olsaydım deyip hikâyeyi yeniden, yazarak, okuyup yeni ufuklara yelken açmak. Allah (CC) Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor. “Kim zerre kadar hayır işlese onu (karşılığını) görecek. Her kim zere kadar şer işlese onu (karşılığını) görecek” (Zilzal 99/7-8) Adamın çalışkan bir eşeği varmış, eşek öylesine çalışkanmış ki: Dağda bayır, tarlada harman nerede bir iş varsa, eşek oradaymış. Günler haftaları kovalamış, eşek hayatından adam eşekten memnun. Nasıl memnun olmasınlar ki: Adam eşeğe her gün 5 liralık yem veriyor, eşeği 15 liralık çalışıyor, eşekte: her gün bir çuval yem yiyip, karnını tıka basa dolduruyor. Günlerden bir gün adam, sırtında yem ahıra girerken: “Bir eşeğe bir çuval yem çok” deyip, eşeğin yemini biraz azaltmış. Çuval hafiler, çuvalı taşımak kolaylaşır, yemi azalan eşekte ise tık yok. Bir iki hafta sonra adam yemi biraz daha azaltır. Bir çuval yem önce üççeyrek çuvala, sonra yarım çuvala iner. Bir çuval yem için sabahtan akşama kadar kan ter içinde çalışan eşek, önce üç çeyrek çuval yeme sonra da yarım çuval yeme çalışmaya başlar. Az yiyen eşek zayıflar, yemi azaltan adam para biriktirir. Bir gün çeyrek çuval yem ile ahıra giren adam, eşeği yerde sırt üstü yatar görünce: “Tam açlığa alışmıştı, öldü. Olmadı, bu bana yapılır mı?” der. Neyzen Tevfik soğuk bir kış günü aç sefil, bir caminin avlusuna girer. Neyzenin amacı biri gelsin Neyzeni alıp, evine götürsündür. Fakat hava soğuk ne gelen var, ne giden. Neyzenin karnı aç, sırtı çıplak, evinde de ne odun ne yiyecek var. Biraz daha bekler, bakar ki gelen giden yok, ayağa kalkıp yürümeğe başlar, tam kapıdan çıkacakken bir delikanlı ile karşılaşır. Delikanlı Neyzeni tanır, Neyzen bu işte, elinde yok avcunda yok. Adam, Neyzen’e bir miktar para vermek ister ama karşısındaki sıradan bir adam değil koskoca Neyzen Tevfik’tir. Kimine göre deli, kimine göre veli. Koca Neyzen'in sağı solu belli olmaz, bir bakarsın devlet başkanına kafa tutar, bir bakarsın bir zengini yerin dibine sokar. Delikanlı cebinden çıkardığı parayı elleri ile buruşturup, Neyzen'in ayaklarının dibine doğru atıp, Neyzenin omzuna dokunarak; - 'Üstadım paranızı düşürmüşsünüz, der. Hava soğuk, Neyzen açtır. Neyzen kafasını kaldırıp çocuğa bakar, çocuğun yaptığı incelik ve zarafetle: “Ah be çocuk, ah be evladım... O düşen para değil, senin pırlanta kalbindir. Nezaket, insanlık ne güzel şey.” deyip, parayı alarak hızla uzaklaşır. Adamın biri, bir eşek kiralamış. Eşek, sırtında yük, eşeğin sahibi ve adam başlamışlar yürümeye. Bir müddet sonra adam yorulmuş, eşeğin sahibine: “Ben yoruldum, eşekte yorulmuştur. Biraz dinlenelim.” demiş. Tam oturacakken bir bakmış, eşeğin yanında bir gölge var. Hava sıcak, güneş tam tepede, tam gölgeye oturacakken, eşeğin sahibi: “Hop” demiş. “Oraya ben oturacağım. Eşek benim o gölgede eşeğin gölgesi olduğuna göre, gölge de benim.” demiş, Adam da, “Eşek senin ama eşeği ben senden kiraladım, kiraladığım eşeğin gölgesi de benimdir.” demiş. İki adam bir gölge için bir birine girip, saatlerce kavga etmişler ama hiç birinin aklına eşek yoruldu, eşeğin yükünü alalım da eşek biraz dinlensin demek gelmemiş. Ne diyor atalarımız “Bu gün ne oldum diye öğünme, yarın ne olacağım diye sor.” Günümüz insanı ne yapıyor? Ben ne dersem o olur, Ben yaptım oldu. Siz siz olun, adil olun, adaletten şaşmayın. Doğrunun, güzelin, iyinin, hak ve adaletin yanında olun.