‘Ben nasıl bir insanım?’ sorusunu kendi kendine hiç sordun mu?
Sor ve hiçbir etki altında kalmadan, olabildiğince dürüst, itiraf edercesine cevap vermeyi dene.
Eline bir kalem, önüne bir kağıt al ve sende var olduğuna inandığın ne kadar özellik varsa alt alta yaz.
Kelimelere dönüş!
Bakalım; kendine ait neler biliyor ya da kendinle ilgili olarak neler düşünüyorsun?
Daha sonra; alt alta yazdığın bu özellikleri en yakın birkaç arkadaşına okuyarak, ona kimden bahsedildiğini sor.
Azıcık farkla başka bir şey de deneyebilirsin: Arkadaşına seninle ilgili özellikleri alt alta yazmasını rica et.
Sonra onları kendi yazdıklarınla karşılaştır.
Acaba birbirini ne kadar tutacak! Seni bulabilecek mi?
Bu arada ‘Beni bir o anladı, o da yanlış anladı’ durumlarına hazırlıklı ol!
Ben beni bilirim, beni de bilen bilir; bunlara gerek yok, diye düşünüyorsan sana ‘pışık’ derim…
Bu iş o kadar basit değil.
‘Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol’ sözü güzel ama; ya pratikte yaşananlar…
Hepimizin; başkalarına gösterdiği, yansıtmaya çalıştığı bir kişilik modeli var.
Hatta; farklı ortamlarda, farklı kişilere bambaşka kişilikler sergileyebiliyoruz rahatlıkla.
Bizim yansıtmaya çalıştığımız kişilik; doğal olarak karşı taraftan her zaman tam da bizim düşündüğümüz gibi algılanamayabiliyor.
Farklı farklı kişilerin, aynı söz – davranış ya da tutumunuzu değişik şekillerde algılaması her zaman mümkün:
Bizimle ilgili olarak; anne babamızın, kardeşimizin, yakın arkadaşlarımızın, ilk kez tanıştığımız birinin, içinde bulunduğumuz dernek, parti ya da cemaatin, okul ya da iş arkadaşlarımızın hakkımızdaki düşünceleri; aynı insan olmamıza rağmen çok farklı olabiliyor.
Bir de kendimize gizlediğimiz gerçek kişiliğimiz var. Ve aslına bakarsanız, birçoğumuz o konuda da tam doğru sağlıklı fikir sahibi değiliz.
Kendi kendinize; ne kadar cesur, merhametli, yardımsever, dürüst yalancı, kurnaz, saf, centilmen, güzel ya da çirkin olduğunuzla ilgili sorular sorduğunuzda; kendinize yürekten inandığınız net cevaplar verebiliyor musunuz.
Bence Hayır!
Kendinizi öyle zannettiğiniz, ya da olmak istediğiniz, arzuladığınız kişilik modelleri de mevcut.
İstemediğimiz, beğenmediğimiz, itiraf etmeye çekindiğimiz ya da henüz hiç bilmediğimiz ortaya çıkmamış özellikler de söz konusu tabi ki.
Birlikte başınız derde girdiğinde arkadaşınızı bırakıp gider miydiniz, yoksa ona yardım mı ederdiniz?
Eğer böyle bir olay yaşamamış iseniz, bu konuda gerçek bir fikir sahibi olmanız mümkün değil.
Tabi her seferinde aynı davranışta bulunup bulunmayacağınız da tartışılır…
Yani; siz kendinizi ne sanıyorsunuz bilemiyorum ama; söz konusu kendi kişiliğiniz bile olsa ve yorum yapan da yine siz olsanız; değişmez, tutarlı bir yargıya varmak zor.
Daha çok şey söylenip yazılabilir şüphesiz; ama konuyu “Can Yücel’in “Şeyist” şiiriyle tatlıya bağlıyorum.
Sizin için de hoş bir final olarak kabul görürse ne iyi…
Biz talebeyken şeydik
İyi arkadaştık şeylen
Biliyorsunuz, şeylen şey
olunmaz
Ben okulu bitirince babam
Şey dedi, Şey Partisine girdim.
Zaten şeyle evlenmiştim.
Şey şeye gidelim dedi gittik.
Şeysiz de olunmuyor döndük
İki şeyim oldu büyüdüler
Doktor bana sende bir şey var diyor şimdi
Tabii bende bir şey var: Sayamadığın kadar.
Kimse dokunamaz benim şeyime
Çünkü ben bir şeyim
Her şeyde bir şeydir ama
Ben başka bir şeyim
Ben şeyim…
SEN KENDiNi NE SANIYORSUN?
.