Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş Anayasa teklifinin ne zaman Meclis'e getirileceğine ilişkin Burada bir takvim söylemek mümkün değil. Biz başkanlık sistemini tek başına bir başkanlık sistemi olarak görmüyor ve gündeme getiremiyoruz öteden beri. Türkiye'nin bir takım anayasal reform sürecine ihtiyaç var. Bu reform sürecinin bir parçası olarak Türkiye'de etkin bir yürütme mekanizmasını sağlamak için başkanlık sisteminin en doğru yol olduğunu düşünüyor ve bununla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Belli bir noktaya gelindi. İki paket bu konuda hazırlanmıştı. Birisi çok kapsamlı bir anayasa değişikliğidir.
Birisi de daha dar kapsamlı başkanlık sistemi ve onunla ilgili olarak hem başkanlık sisteminin hem yasamanın hem de yürütme mekanizmasının yargı mekanizmasıyla ilgili gerekli bir takım adımların atılacağı daha dar kapsamlı bir paket. Burada bir anayasa değişikliği söz konusu olduğu için AK Parti tek başına gücü yetmiyor. Bunu bir diyalog içinde bütün partilerle sadece Milliyetçi Hareket Partisi ile değil Cumhuriyet Halk Partisi ile de diyalog içinde götürmek isteriz.
Nihayetinde siyaset yapıyoruz 330’u bulabileceğimize inandığımız anda. Milliyetçi Hareket Partisi metni getirsinler görelim diyor, bu metinler üzerinde diğer partilerde görüşlerini beyan ederler katılıyoruz katılmıyor derler ortaya bir sonuç çıkar. Evet parlamentoda yapılacak oylamada grup kararı alınmıyor herkes kendi vicdanıyla hareket edecek ama bunun siyasi matematiği ortaya konulur ve bunun sonucunda 330’u alacağımıza inandığımız anda düğmeye basarız. Tek başımıza yapacak olsak çoktan yapardık. Dolayısıyla bir tarih belirlemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Bu tartışmalara, görüşmelere hem kamuoyunun buna hazır olması lazım, partilerin bu fikirlerini net bir şekilde ortaya koyması lazım. Ümit ederiz en yüksek konsensüs ortaya çıkar. Sonuçta 330’ua aşacak bir noktaya gelirsek adım atılmaya başlanır.
Sayıları değişebilir ama geçtiğimiz dönemde de ortak komisyon çalışmaları yapıldı belli mesafeler alındı. Şu anda partiler arası komisyonda gelinen bir nokta var. Dolayısıyla bunların sadece yeni sistemle kayıtlı dar bir çerçeve ortaya konabilir bu hazır, ayrıca geniş bir anayasal reform süreci olabilir."
PAKET İLK ÖNCE KİME SUNULACAK?
Numan Kurtulmuş: Önce tabi partilerle de göreceğiz Milliyetçi Hareket Partisi şu anda bu sürecin önünü açan bir parti olarak göründüğü için dolayısıyla burada Milliyetçi Hareket Partisi ile hiç olmazsa sürecin nasıl işleyeceğiyle ilgili bir şey kamuoyu üzerinden de olsa konuşulmuş vaziyette. Dolayısıyla diğer partilerin de bu sürece katılmasını arzu ederiz Biz tekliflerimizi netleştirdikten sonra tabi ki Cumhuriyet Halk Partisi ile de bir temas kurulmasını isteriz. Milliyetçi Hareket Partisi ile de tabiî ki bu temas kurulacaktır.
Sayın Bahçeli başından itibaren kendi stratejisi bakımından kendisince doğru bir istikamette yürüyor ve diyor ki; eğer parlamentoda ne söyleyeceksek kamuoyu önünde de bunu söyleyeceğiz diyor. Ama ne söyleyeceğimiz tespit etmek bakımından bize bir teklifle gelin diyor. Dolayısıyla konumunu açık ve net ortaya koyuyor. Dolayısıyla biz tekliflerimizi olgunlaştırıp hangisini Milliyetçi Hareket Partisi’nin tercih edeceği noktasında bir görüşmenin başlaması gerekir. Burada siyasi ayak oyunlarının konuşulmasını doğru bulmam. Ortada bir ihtiyaç var. Halkın doğrudan doğruya cumhurbaşkanı seçmesiyle birlikte başlayan bir süreç var. Sayın cumhurbaşkanımız kendi anayasal sınırları içinde şimdiye kadar hareket ediyor ama bu sistemdeki mevcut durumun yasalarda düzeltilmesiyle ilgili bir talep var" şeklinde konuştu.
"367'Yİ BİLE BULSA BU MESELENİN HALKA GÖTÜRÜLMESİNİ ARZU EDERİZ"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Halk tarafından cumhurbaşkanı seçilmesiydi dahi 1970’lerden beri devam eden Türkiye'de başkanlık sistemiyle ilgili bir tartışma var. Özellikle son dönemdeki Türkiye'nin yaşadığı gelişmeler göstermiştir ki Türkiye'de etkin, çabuk karar ve sonuç alıcı bir yürütme mekanizmasına ihtiyaç. Bunun yollarından birisi de başkanlıktır. Parlamentoda büyük çoğunluğun kabul edeceği bir tablo ortaya çıkarsa Türkiye büyük bir eşiği daha aşmış olacaktır. Sadece 330 değil 367'yi bile bulsa bu meselenin halka götürülmesini arzu ederiz. Türkiye'de yönetim sistemiyle ilgili bir değişiklik yapılacaktır ve doğrudan doğruya halka sorulması lazımdır" ifadelerini kullandı.
BAŞKANLIK SİSTEMİNDE ABD MODELİ Mİ TERCİH EDİLECEK?
Numan Kurtulmuş başkanlık sisteminde tercih edilecek modele ilişkin, "Baştan beri biz niye falanca model üzerinde duruyoruz dedik. Dünyada çok farklı başkanlık modelleri var. Bu tecrübelerin içinde her bir başkanlık sisteminin oturması yıllar almış. Biz bugün Türkiye'de başkanlık sistemine geçsek bunun tam oturması, yasal altyapının yapılması yıllar alacak bir geçiş sürecidir. Her toplumum kendi sosyolojisi var, her ülkenin kendi siyasal dinamikleri. Bu dinamikler üzerinde Türkiye kendisine uygun bir modeli ortaya koyuyor. Bizim teklifimiz bu. Burada iki yanlış anlaşılma var. Birisi başkanlık sistemi gelirse eyalet sistemi gelir üniter yapı ortadan kalkar. AK Parti'nin teklifinin bununla hiçbir ilgisi yoktur. Başkanlık sistemi Türkiye'deki üniter yapıyı devam ettirecek şekilde tanzim edilmiştir. İkincisi sanki başkanlık sistemi gelirse parlamento ortadan kalkacakmış gibi görülüyor. Tam tersine bizim teklif ettiğimiz başkanlık sisteminde halk tarafından seçilmiş parlamento ortadadır. Bununla ilgili belki seçim sistemi değişerek siyasi partiler yasasındaki gerekli düzenlemeler yapılarak barajda aşağı çekilerek çok daha etkin güçlü bir parlamento ve yasama faaliyetlerin denetim faaliyetlerin çok daha güçlü bir parlamentoyu öngörüyoruz. Dolayısıyla bu iki yanlış algı üzerinden başkanlık sistemi Türkiye'ye uygun değildir görüşünün pompalanmasını doğru bulmuyoruz" açıklamalarını yaptı.
İDAM CEZASI TARTIŞMASI
Kurtulmuş, idam cezasının getirilmesine ilişkin, "İdam meselesi de bir anayasa değişikliği getiriyor. Burada hassas olan nokta hiçbir demokratik ülkede siyaset halkın taleplerine karşı duyarsız kalamaz. Halkın böyle bir talebi var. Gittiğimiz her yerde bütün siyasi partilerden insanlara özellikle 15 Temmuz'da 246 şehit vermiş olan milletimizin büyük çoğunluğu bunları idam edin diyor. Dolayısıyla bu bir toplumsal taleptir. Sayın cumhurbaşkanımızda parlamento görevini yaparsa ben hemen bunu onaylarım mesajını vermiştir. Dolayısıyla bu ayrı bir konudur. (MHP'nin hemen getirin talebine ilişkin) Şimdi bunun ayrı bir bağlamda ele alınması gerekiyor. İki konuyu birbirine karıştırmamak gerek diye düşünüyorum. Dolayısıyla siyasi dengeler içinde milletin talepleri doğrultusunda konuşulur hesaplanır gerekirse adım atılır.
İDAM AB DEFTERİNİ KAPATIR MI?
Numan Kurtulmuş: AB-Türkiye ilişkileri zaman içinde çok gergin ve çok iyi olduğu dönemler oldu. Türkiye ile AB ilişkilerinin bir tek konuya indirgenmesinin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Ne sadece idam meselesine ne sadece göç meselesine ne başka bir meseleye tek bir faktöre bağlamanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Dalgalı bir ilişkidir. Ama AB'nin Türkiye'yi tamamıyla gözden çıkarabilecek bir noktada olduğunu asla zannetmiyorum. Hele hele bu bölgede, küresel göç yollarından birisi olan Türkiye. Göç meselesinde Türkiye eğer bu kadar kararlı olmasaydı Avrupa bugün göç krizinin altında ezilirdi. Ayrıca Türkiye doğrudan gelen bir takım terör dalgalarına karşıda AB'ye karşı korucu bir kalkan etkisi görmüştür. Avrupa bunları bizden daha iyi biliyor. Evet zaman zaman terbiye etmeye kalktılar ama gerekli cevaplarını alırlar.
İDAM CEZASI GERİYE İŞLER Mİ? ABDULLAH ÖCALAN'IN DURUMU NE OLUR?
Numan Kurtulmuş, Ceza Hukuku'nda yeni çıkartılan yasaların geriye doğru aleyhte işlemeyeceği kuralına ilişkin, "Bunların hepsi hukuki meseleler. Toplumsal bir talep var mı? Var. Kamuoyu talepleriyle mevcut hukuki, siyasi durum bunlar hesap edilir bu adımın atılması Türkiye'nin milli menfaatleri bakımından doğrudur, kamuoyu beklentilerine uygundur denirse gerisi hukuki düzenleme meselesidir. (Abdullah Öcalan'ın durumu hakkında) Bu önemli ve zor bir karar. Burada mevcut hukuki, siyasi şartlar ve halkın beklentileri bunların arasındaki uyum ve denge ortaya çıkar net bir kanaat oluşursa ve nihayetinde bizim tek başımıza yapacağımız bir şey değil parlamentoda bunun önünü açacak bir durum ortaya çıkarsa gereği yapılır.
"VAKTİ GELDİĞİ ZAMAN ZEÇİM YAPILACAKTIR"
Hükümet Sözcüsü erken seçim iddialarını, "Türkiye'nin bir seçim ihtiyacı olmadığı gibi AK Parti her seviyede açık şekilde bunu dile getirmiştir, bir erken seçim gündemimizde değildir. İnşallah 2019'da vakti geldiği zaman seçim yapılacaktır" şeklinde yanıtladı.
GÜNEY SINIRINDA NELER OLUYOR?
Numan Kurtulmuş Türkiye'nin güney sınırına yaptığı tank sevkiyatına ve bölgede yaşananlarailişkin, "Türkiye sınırlarının güneyindeki gelişmeleri yakinen takip ediyor. Bunu hem Suriye için hem Irak için ifade ediyoruz. Oralardaki olan gelişmeler belki binlerce kilometre öteden gelen ülkeler için kendi çıkarlarını maksimize edecekleri operasyonların yapıldığı alanlardır. Ama Türkiye için kapı komşumuzdaki yangındır. Kapı komşumuzdaki yangın her an bize de sirayet edebilir.
Başından itibaren Türkiye meydanda ne söylüyorsa diplomatik alanda da aynı şeyleri söylüyor. Bu ülkelerin daha fazla bölünmesini önlemememiz eğer burada DEAŞ gibi bir takım terör örgütlerine karşı operasyonlar yapacaksak başka terör örgütlerinin o şehir halklarının başına bela olmasını da önlememiz lazım. DEAŞ'ı Musul'dan süpürelim. Biz başından itibaren Musul halkından oluşacak bir takım muhafızları eğitelim donatalım bunlar bu mücadelenin içinde olsun, koalisyon güçleri yukarıdan DEAŞ'ı süpürsün, aşağıda da hiçbir şekilde etnik veya mezhebi anlamda bir temizlik hareketine müsaade edilmesin. Şii milisle , Türkmen milisler, Sünni milisler, Kürt milisler, Arap milisler laflarını kullanmayalım. Bunlar zaten bölgeyi bölmek isteyen güçlerin algı operasyonların bir parçası. Haşdi Şabi ismini söyleyelim, PYD/YPG ismini söyleyelim DEAŞ ismini söyleyelim.
Şimdi DEAŞ bütün Sünnileri mi temsil ediyor? Bunlar eli silahlı terör gruplarıdır ya da bir takım milis güçlerdir. Dolayısıyla bunları etnik ve mezhebi kimleriyle tanımlamanın Ortadoğu'daki bölünmeye hizmet edeceği kanaatindeyim. Türkiye olarak net tavrımız Musul ortak bir operasyonla meşru güçlerin ortak bir operasyonu yapılsın. Biz buradan DEAŞ'ı kovacağız yerine Haşdi Şabi'yi koyalım, yerine PYD'yi YPG'yi koyalım bu da olmaz. Sincar bölgesindeki gelişmeleri de Türkiye yakinen takip ediyor, Telafer'deki gelişmeleri de yakinen takip ediyor.
"TÜRKİYE BUNLARA SEYİRCİ KALMAZ"
Orada Allah muhafaza bir etnik temizlik ihtimali ortaya çıkarsa ve oradan doğrudan doğruya Türkiye'ye bir takım terör gruplarının hareketlenmesi, mesela DEAŞ oradan kovuldu Türkiye'ye doğru gelirse ya da PYD, PKK güçleri bir tehdit oluşturmaya başlarsa yada bizim Başika'daki varlığımıza karşı zarar ortaya çıkarsa ya da Telafer ve Musul'daki sivil halka karşı bir takım operasyon ihtimali ortaya çıkarsa Türkiye bunlara seyirci kalmaz. Türkiye bunları uluslar arası sistemin önlemesi ile ilgili her türlü diplomatik teması yapıyor.
"TEDBİR ALMAK MECBURİYETİNDEYİZ"
Amerika ile Rusya ile konuşuyor Irak yönetimi ile konuşuyor. Biz tedbir almak mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin sınır ötesinden gelecek tehditlere karşı korunması, oradaki statünün muhafaza edilmesi ve özellikle Türkiye'ye karşı gelebilecek silahlı tehditlerin önlenmesi bakımından bu tedbirleri almak durumundayız
"ÇATIŞMALARIN TARAFI OLMAK İSTEMEYİZ"
Bu bir tedbirdir. Türkiye öyle sıradan söylediği lafın arkasında durmayacak bir ülke değildir. Oradaki çatışmaların tarafı olmak istemeyiz, oradaki çatışmalarında durdurularak yerel unsurların kendilerini yöneteceği demokratik ortamlarının kurulmasını sonuna kadar destekleriz.
Bu meseleler hiç yokken Musul operasyonu yokken, Haşdi Şabi meselesi ismi dahi bilinmiyorken söylediğimiz, bizim Başika'daki varlığımız tesadüfen veya hadi lafolsun dieye gidip orada bulunduğumuz bir varlık değildir. Türkiye'nin Başika'daki varlığı ihtiyaçlar çerçevesinde ortaya çıkan bir durumdur. Merkezi hükümet o zamanki Musul valisi yerel güçlerinin, peşmergenin vesaire ihtiyaç sonucu oradadır. Başika'da ne zaman varlığımızı son erdireceğimizin kararını da biz veririz. Dolayısıyla oradaki varlığımızın devam etmesinin kararını verecek olan Türkiye'dir. Eğer bir şekilde karar verilecekse kimsenin tavsiyesi talebi üzerine bunu yapmayız.
"HADDİNİ MAKSADINI AŞAN CÜMLELER OLARAK GÖRÜYORUM"
Bunları haddini maksadını aşan cümleler olarak görüyorum. Bu bölgede Irak-İran savaşı oldu. Iraklı dostlarımız önce kendilerine bir baksınlar Irak ne kaybetti o savaşta? Savaşın sonunda Irak kazanmış gibi gözüktü. Milyonlarda Iraklı ve İranlı öldü. Irak'a ne faydası oldu o savaşın? Hiçbir faydası olmadı, Irak'ın 50 yılını çaldı götürdü. Önce sayın İbadi'nin oynana büyük oyunu görmesini tavsiye ederiz. Büyük resim bu bölgede Sünni-Şii güçlerini birbirine çatıştırmak, mezhebi güçlerini birbirine çatıştırmak, etnik güçleri birbirleriyle savaştırmak. Dolayısıyla sayın İbadi'nin tansiyonu düşürecek sözler söylemesi gerekir.
Bu Irak'ın menfaatinedir. Mezhepçi politikalar izlenerek Irak'ın yapısını bozmaya kalkarlarsa bu zaten tek başına Irak'ta daha fazla dengesizlik demektir. Amerikan işgaliyle birlikte keşke biz bu topraklarda başka ülkelerin güçlerini istemiyoruz diye Iraklı yöneticiler o zaman söyleyebilselerdi. Irak'ın işgali ile gündeme gelen Irak'ın üçe bölünmesi ne yazık ki bugün gerçekleşti. Bizim çabamız bu bölünmenin daha fazla sürmemesi. Ama kusura bakmasınlar Türkiye'nin ulusal menfaatlerini de koruyabilecek hem güce sahibimiz hem de böyle bit niyetimizin de ortada olduğunu herkesin bilmesi lazım" ifadelerini kullandı.