Erbaş, “Ülkemizin çeşitli yerlerinde din eğitimi yaptığımız şubelerimiz var. İşitme engelli kardeşimizin el işaretiyle nasıl Kur’an okumaya başladığını görünce gözlerimiz yaşardı. Brail alfabesiyle parmak uçlarını dokundurarak Kur’an okuyordu.” dedi.
Sunum yapan konuklar arasında yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı Müşaviri Belgin Konarlı da konuşmasında geçmişte engelliler üzerine oynanan oyunlara dikkat çekti. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak 2006-2007 yıllarında Konya’da İşaret Diliyle Hutbe okutulmasını başlattıklarını ifade eden Konarlı, engellilerin üzerine oynanan oyunlara dikkat çekti. Geçmişte engelli bireylere yönelik dini eğitimin verilmediğini vurgulayan Konarlı, “O günler engellilere yönelik faaliyet gösteren dernekler, ‘eğitim sistemimizde dine yer yok’ diyerek ateizm propagandası yaptıklarını söyledi. Konarlı, şöyle konuştu: “Engellilerin engel durumunu ve psikolojisini bu yönde kullandılar. Engelliler, ‘Tanrı bizi niçin cezalandırdı. Bizim günahımız ne?” diye psikolojik dumura uğruyorlardı. Onlar da engellileri ateist yaptılar.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu ihmalinin bir vebal olduğunun altını çizen Konarlı, artık engellilerin her konuda eğitimine yönelik faaliyetlerde bulunduklarını anlattı. Konarlı, “Ülke çapında 450 işitme, 197 görme, 350 bedensel ve 154 zihinsel engelli öğrencimiz oldu. Onlara dinimizi anlatıyoruz. Eğitim alan öğrencilerimiz, ‘işittik ve itaat ettik’ diyerek Allah’a (c.c.) büyük bir sevgi duymaya başladılar.” şeklinde konuştu
“İNSAN OLDUKLARININ FARKINA VARDILAR”
Diyanet İşleri Eğitim Hizmetleri Engelliler Koordinatörü Ömer Aydın ise dini çalışmaların engellileri biyolojik olarak olumlu yönde etkilediğini anlatı. 105 engelliyi Umre’ye götürdüklerini kaydeden Aydın, şunları söyledi: “Onları çok sayıda tanıdıkları Umre’ye uğurladı. Coşku ve sevinç yaşadılar. Döndükten sonra da evlerine gelenlere hurma ve zemzem ikram ettiler. Büyükleri, ‘evladımız insan olduğunun farkına vardı. Bir değer olduğunu anladı.’ Dediler.
“KENDİMDEN UTANDIĞIM İÇİN 6 YIL AYNAYA BAKAMADIM”
Bağcılar Belediyesi Engelliler Spor Kulübü Başkanı Fatma Şahin ise sonradan engelli olduğunu belirterek, geçmişte yaşadığı stres ve sıkıntıyı dile getirdi. Doktorun kendisine, ‘artık sandalyeye transfer olma vaktin geldi’ demesinden sonra üzüntüye boğulduğunu anlatan Şahin, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “O an ölmek istedim. Çünkü engellilerin tüketen, hiçbir işe yaramayan kişiler olduğunu sanıyordum. Tekerlekli sandalye ile beni kimsenin görmemesi için gece karanlığında dışarı çıkıyordum. Hastaneye taksi ile gidiyordum. Kendimden utandığım için 6 yıl aynaya bakamadım. Evimde mahkum hayatı yaşadım.” İmam-ı Gazali’yi okurken, ‘Allah’ın, ‘bir kulumun malına, canına ve evladına zarar vermekten kıyamet günü sorgulanmaktan haya ederim,’ hadisini fark ettim. O gün düşüncem değişti. Kur’an okudum, araştırma yaptım. Engelin bir ceza olmadığını hatta ödül olduğunu fark ettim. Daha sonra kendimi hizmet etmeye adadım. “ dedi.
Diyanet İşleri Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Ali Erbaş, AK Parti İlçe Başkanı İsmet Öztürk’ün yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.
I.ULUSLARARASI ENGELLİLİK VE DİN SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ
1.İnsanoğlu hayatı boyunca bazen biyolojik bazen psikolojik bazen de sosyal problemlerle karşılaşmakta, karşılaştığı olayları anlama, anlamlandırma ve çözümleme arayışına girmektedir. Bu arayışta, insanların karşılaştıkları sorunlarla baş etmelerinde önemli dini inanç ve değerlerin bir rolünün bulunduğu belirlenmiştir.
2.Engelli birey ve ailesinin engelliliğin olumlu kabulü ve engellilikle başa çıkmada psikolojik ve dini desteğe ihtiyacı olduğu tespit edilmiştir. Engelliliğin anlaşılması, kabulü ve manevi desteğin olumlu katkı sağlaması için modern bilimler ile din bilimlerinin ortak zeminde buluşması sağlanmalıdır.
3.Doğru temellere dayanan bir din anlayışı insana huzur ortamı sağlarken, yanlış ve eksik din anlayışı ise problemlerin çözümünü daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle sağlıklı doğru dini inanç ve değerlerin, özellikle de doğru kader algısının bireylere kazandırılması gerekmektedir.
4.Engellilik ve ortaya çıkardığı problemlerin çözümü ile engelli birey ve ailelerinin hayata bağlanmasını sağlayacak tedbirler konusunda toplumsal duyarlılık ve farkındalığın arttırılması sağlanmalıdır.
5.Engelli bireylerin bilişsel, duyuşsal, duygusal, sosyal, psiko-motor, dil ve kavram gelişim niteliklerini içeren manevi ve farklı gelişim alanlarını kapsayacak etkin ve işlevsel öğretim programlarının ve materyallerin hazırlanması gerekmektedir.
6.Toplumsal mekânların engelli bireylerin hareket edebilecekleri şekilde uyarlanması sağlanmalıdır. Buralara engelli bireylerin katılmaları teşvik edilerek sosyalleşmelerine katkı sağlanmalıdır ve devletin bütün yaygın ve örgün eğitim kurumları buna destek olmalıdır.
7.Engelli birey ve yakınlarına destek mahiyetinde geliştirilen sosyal politika ve projelerde dini ve manevi unsurlara yer vermeye özen gösterilmelidir.
8.Engelli birey ve ailelerine profesyonel donanıma sahip uzmanlar tarafından dini ve manevi bir danışmanlık hizmeti verilmelidir. Dini inanç ve değerlerden oluşan eğitim seminerleri ve programlarına yer verilerek, engelli bireylerin ve ailelerinin karşılaştıkları sorunları daha sağlıklı bir şekilde atlatmaları sağlanmalıdır.
9.Engelli birey ve ailelerine profesyonel manevî danışmanlık yapmak üzere uzman personelleri yetiştirmek için İlahiyat Fakülteleri ve İslami İlimler Fakültelerinin bünyesinde Manevî Danışmanlık bölümlerinin açılması teşvik edilmelidir. Ayrıca bu fakültelerin öğretim programlarına özel eğitim dersi konulmalıdır, bununla birlikte Eğitim Fakültelerinin Özel Eğitim bölümlerinin öğretim programlarına da Din Eğitimi dersi eklenmelidir.
10.Profesyonel manevî danışmanlık ve rehberlik eğitimi alan uzmanların Milli Eğitim, Adalet, Sağlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlarda istihdamı sağlanmalıdır.
11.Engellilere ve ailelerine manevi destek bağlamında toplumsal farkındalık oluşturma adına başta sinema sektörü olmak üzere tüm kitle iletişim araçlarında görsel sanatların etkin bir araç olarak kullanılması gerekmektedir.
12.Engelliliğin kötüye kullanılması, bizzat engelli birey tarafından olduğu gibi onun çevresi tarafından da söz konusudur. İslam dini engelliliğin ve engellinin kötü amaçlarla kullanılmasını kesin bir dille reddederek kişilere konuyla ilgili duyarlı ve sorumlu davranmalarını telkin etmektedir. Bu sorunun aşılmasında her türlü dini- manevi, psikolojik vb. bilimsel argümanlar değerlendirilmelidir..
13.İşitme engellilerin yoğun olarak bulunduğu ve eğitimci ihtiyacının olduğu yerlerde din hizmeti veren görevlilere yönelik yapılan çalışmalar geliştirilerek arttırılmalıdır, Türk işaret dili eğitimi alabilmeleri için imkânlar geliştirilerek yaygınlaştırılmalıdır.
14.Alan uzmanları tarafından engelliliğin tüm boyutlarına uygun din eğitiminde kullanılabilecek yöntem, teknik, etkinlik ve örnek uygulamaların bulunduğu ve ilgili tüm kurumlarla işbirliği halinde eğitimci kılavuzu hazırlanmalıdır.