Ankara'nın Çubuk ilçesindeki şehit cenazesinde uğradığı saldırının üzerinden 1 yıl geçtiğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, olaya ilişkin savcının iddianame yazdığını ancak ne olduğunu bilmediklerini söyledi.
Bu olayda tutuklanan ya da gözaltına alınan birinin bulunmadığını, "basmakalıp" ifadelerin olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hepsi aynı şeyleri söylüyor. Savcı da aynı şeyleri tutanaklara aktarmış vaziyette. Sonra o savcı görevden alındı başka bir yere verildi. Başka bir savcı geldi. Değişen bir şey yok. Daha sonra bunu kitap haline getirdik. Failleri biz saptadık. Kimlerin olduğunu bütün kamera görüntülerini aldık, uzmanlar üzerinde çalıştılar. Kimlerin kitleyi tahrik ettiğini ortaya çıkardık. Savcılığa da kitap ve görüntü olarak verdik." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, dört failin görüntülerinin olduğunu, kimliklerinin saptanması için ilgili organlara bunları verdiklerini kaydetti.
Saldırıya ilişkin değerlendirmesi sorulan Kılıçdaroğlu, "Bir komploydu. Kimin gözetiminde yapıldığı da üç aşağı beş yukarı belliydi zaten. Onlar hani 'böyle bir baskı yaparak ya da bir linç girişiminde bulunarak acaba Kılıçdaroğlu'nun gözünü korkutabilir miyiz? Bundan sonra bu tür olaylara, şehit cenazelerine katılmaz, ayağını keseriz' diye özel bir çaba harcadılar büyük ihtimalle ama ne yaparlarsa yapsınlar Allah'ın verdiği bir can var. Neden korkacağız? İnandığımız bir dava varsa onun arkasından gideriz." cevabını verdi.
"Her belediye başkanı bu yardımı yapacaktır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eleştirilerine ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Erdoğan'ı aslında çok iyi anlıyorum. Bulunduğu ortam, konuştuğu kişiler Erdoğan'ın hoşuna giden şeyleri sürekli dillendiren kişiler. Dolayısıyla Erdoğan farklı bir ortamda yaşıyor. Her söylediği yüzde yüz oluyor. Hiç kimse 'Efendim bu söylediğiniz olmaz ya da bu yanlıştır ya da bunun sakıncalı sonuçları ortaya çıkabilir' diye söylemiyor veya söyleyemiyor. Bunu bir dönem bir Sayın Başbakan'a beni ziyarete geldiğinde, Erdoğan'ı biraz bana anlattı, bazı yanlışları, kendisine söyledim. Neden bunları söylemiyorsunuz yani bunları söylemeniz lazım, yanlış olduğunu söylememiz lazım. Elini iki tarafa açarak 'Kim söyleyecek Kemal Bey.' dedi.
Dolayısıyla bu ruh halinde ve bu atmosferde siyaset yapan ya da ülkeyi yöneten bir kişinin muhalefetin söylediklerini dinlediği zaman hani bizde meşhur laf vardır ya 'kan beynime sıçradı' diye. 'Vay efendim bunu nasıl söyler, herkes benim söylediğimi kabul ederken bu insan nasıl benim söylediklerimi reddeder veya kabul etmez' diyen."
CHP'li belediyelerin yardım faaliyeti
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koronavirüsle mücadele sürecinde CHP'li belediyelerin yaptığı yardımlardan rahatsızlık duyduğunu ileri sürdü.
AK Partili belediyelerin de yardım yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse, bizden birisi kalkıp CHP olarak ne ben ne Parti Sözcüsü ne grup başkanvekilleri ne milletvekilleri 'Neden AK Partili belediye başkanları veya MHP'li belediye başkanları yardım yapıyorlar? Bu yardımı yapmasınlar, sadece biz yapacağız' diye bir şey söylemedik. Tam tersine her belediye başkanı bu yardımı yapacaktır, yapmak zorundadır zaten, bir şekilde sorunu çözmek zorundadır. Erdoğan bunu siyasette bir virüs olarak algıladı, bunun yanlış olduğunu söyledi." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, toplanan bağışların belediye bütçesinde yer aldığını ve denetime açık olduğunu vurguladı.
"Biz bize yeteriz" sloganıyla başlatılan Milli Dayanışma Kampanyası'nı destekliyor musunuz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "O kampanyayı gereksiz bir kampanya buluyorum. Belediye kampanya açabilir, belediyenin gelirleri bellidir. Belediyeler para basamazlar. Belediyeler yasal çerçeve içinde hareket etmek zorundadırlar. Siz devlet olarak vermeniz gereken bir yerde vatandaşa el avuç açıp isterseniz devlet olarak görevinizi yapmamış olursunuz." yanıtını verdi.
"Belediye, yasalarla kendisine verilen görevleri yapar"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "CHP'li belediyelerin valiliklerle konuşarak ihtiyaç sahiplerine yardım yapıp yapamayacaklarına" ilişkin soru üzerine, belediyelerin bunu zaten yaptığını söyledi ve "Bu yasağın hiçbir yasal dayanağı yok. İstanbul Büyükşehir Belediyesi sadece Ekrem Bey zamanında değil, ondan önceki belediye başkanları zamanında da ihtiyaç sahibi pek çok aileye ekmek veriyordu, ekmek dışında yiyecekler de veriyordu." dedi.
Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
"Ortada bir paralel devlet yok, bir merkezi hükümet var, bir de yerel yönetimler var. Paralel olmaları mümkün değil zaten. Merkezi otorite yerel yönetimi her zaman denetler zaten. Merkezi yönetim her türlü denetimi yapar, yapmaya da hakkı vardır. Son söz merkezi yönetimindir. Belediye, yasalarla kendisine verilen görevleri yapar. Ramazanda belediyeler sokak iftarları yapıyordu. Bir yerden izin alıyorlar mıydı? Almıyorlardı. Bizim belediyeler de yapıyordu ama o zaman 11 büyükşehir belediyesinin büyük kısmı AK Parti'deydi, hiç sesleri çıkmıyordu ama bizim belediyeler yapınca 'O yetki bize ait, biz yapacağız' diyorlar. Yanlış buradan başlıyor."
Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'CHP'li belediyeleri nasıl kıstırabilirim, düşmanlaştırabilirim, itibarsızlaştırabilirim' diye böyle bir söylem geliştirdiğini" ileri sürerek "Belediye başkanları yasalardan kaynaklanan haklarını kullanacaklardır." ifadesini kullandı.
"Akıldan, mantıktan yoksun kararlar alınıyor"
Adana'daki "sahra hastanesi" ile ilgili soruyu cevaplayan Kılıçdaroğlu, Adana Büyükşehir Belediyesinin burayı, hastanelerde yoğunluk olması veya Kovid-19'a yakalanan hastaların özel bakıma ihtiyaç duyması halinde kullanılması için yaptığını anlattı.
Kullanılıp kullanılmayacağına belediyenin değil, Sağlık Bakanlığının karar vereceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bakanlığın temsilcisi burayı mühürlüyor. Ortada mühürlenecek bir şey yok. Kullanılmıyor ki mühürlensin. Akıldan, mantıktan yoksun kararlar alınıyor." dedi.İstanbul Atatürk Havalimanı'na hastane yaptırmak için iki pistin yıkıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, buranın sahra hastanesi olmadığını savundu.Kılıçdaroğlu, "Onu mukayese ediyor Erdoğan. Oysa o değil. Orada başka amaç var. Atatürk Havalimanının binası, morgu, tuvaletleri, havalandırma sistemi, camisi, oteli, metrosu, her şeyi var. Çok büyük yatırımlar yapmadan süratli şekilde hastaneye dönüşebilir. Her şey hazır. Orayı yapmadılar. Niçin? Çünkü yandaşa ihale vermek lazım." diye konuştu.
Şehir hastanelerinin, havaalanlarının, otoyolların kaça yapıldığını sorduğunda, iktidarın "Kılıçdaroğlu, hastaneye, yola, köprüye, metroya karşı" dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, bunlara karşı olmadığını, sade vatandaş olarak kaça mal edildiklerini öğrenmek istediğini belirtti.
İnfaz düzenlemesi
Kılıçdaroğlu, "İnfaz Yasası oylamasında CHP bütün milletvekillerinin TBMM Genel Kurulunda bulunmadığının" belirtilmesi üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Teklif parlamentoya verildiğinde 'yazarlar, çizerler, düşünürler, sivil toplum örgütünün üyeleriyle ilgili haksızlığı gidermemiz lazım' diye arka kapı diplomasisi çok zorlandı. Fakat bir türlü ikna edilemedi, bu şekliyle yasa çıktı. Bütün arkadaşlarımız sabahlara kadar çalıştılar. AK Parti ve MHP'yi ikna etmeye çalıştılar, yapılan yanlışları hatırlatmak istediler ama olmadı. O arada bir de özel düzenleme yapıldı, Barışların dışarı çıkmaması için. Ona da arkadaşlarımız itiraz ettiler ama iş parmak hesabına gelince yasalaştı. Son gün koronavirüs nedeniyle arkadaşlarımızın toplu olarak bulunması grup başkanvekilleri tarafından istenmedi ve doğru bulunmadı. Zaten sayısal olarak tablo meydandaydı. Dolayısıyla grup başkanvekilleri tarafından sınırlı sayıda milletvekilinin katılması istendi."
Düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesine yapılacak başvuru konusunda çalışıldığını bildiren Kılıçdaroğlu, "Yanlış hatırlamıyorsam yarın şekil yönünden Anayasa Mahkemesine başvurulacak, onun dilekçesi hazırlandı. Daha sonra da belli zaman dilimi içinde iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulacak." diye konuştu.
Yasanın toplumu rahatlatmadığını savunan Kılıçdaroğlu, düşünce suçunun demokrasilerde kabul edilemeyeceğini belirtti.
"Belli bir mesafeyi koruyarak anma yapabiliriz"
Kılıçdaroğlu, koronavirüs önlemleri sürecinde "23 Nisan'da Meclis'te bulunacağının" hatırlatılması üzerine, TBMM'ye sınırlı sayıda milletvekilinin gideceğini, sosyal mesafenin korunacağını dile getirdi.
Bütün ülkelerin kuruluşlarının 100'üncü yılının önemli olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, "Böyle önemli bir günde bir araya gelmemiz lazım. Belli bir mesafeyi koruyarak anma yapabiliriz, düşüncelerimizi aktarabiliriz. Bu çerçevede de 23 Nisan'da parlamentoda güzel bir gün olur." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un 23 Nisan'da, TBMM Genel Kurulundaki özel oturuma Cumhurbaşkanının katılmayacağını söylediği, diğer parti liderlerine de oturuma katılmamalarını önerdiği" kaydedilerek, "Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Balkonlardan İstiklal Marşı okuma çağrısı var. Ona icabet edecek misiniz, mesela?" soruları üzerine, her vatandaş gibi evine ve apartmanın önüne Türk Bayrağı astıklarını, ortam olursa İstiklal Marşı'nı da okuyacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Erdoğan'ın Kovid-19 dolayısıyla parlamentoya gelmemesini aslında doğru bulmuyorum. Gelmesi lazım. Zaten kendisi (Genel Kurul salonunda) yukarıda bir yerde. Tek başına oturabilir veya gerekli önlemler alınabilir. Kendisine bulaşma olacağını sanmıyorum, gerekli önlemler alınabilir ama sonuçta takdir kendisine ait.
Yadırgadığım şu: Erdoğan'ın gelmemesini, TBMM Başkanının kendisine önermiş olması. Siz niye öneriyorsunuz ki, 'Sayın Cumhurbaşkanı, siz Meclis'e gelmeyin' diye? Öyle bir hakkı da yetkisi de yok. Onun iradesine neden müdahale ediyorsunuz? 'Ben gelmek istiyorum, ne diyorsun?' diye sorarsa, ona bir şey demem ama 'Ben söyledim' diyor. 'Sen gelme, genel başkanlar da gelmesin'. Ne yapacağız biz?"
Sağlık Bakanlığı çalışanlarının salgın konusunda bir yıl önce çok güzel bir rapor hazırladığını belirten Kılıçdaroğlu, bürokrasinin salgına hazır olduğunu, ancak siyasetin olmadığını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, dünyanın en nitelikli hekimlerini yetiştirdiğini de vurguladı.
"Sosyal devlet dediğimiz kavramın gücüne inanacağız"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, otoriter yönetimin elinde çok güçlü finansman imkanları olursa, bu parayı ve gücü halk için kullanırsa kendi gücünü koruyabileceğini söyledi.
Ekonomik olarak gücü olmayan iktidarın bir yerde duvara toslayacağını belirten Kılıçdaroğlu, neden bu noktaya gelindiğine ve çıkış yolunun düşünülmesi gerektiğine işaret etti.
Erken seçimle ilgili bir soruya Kılıçdaroğlu, "Bizim için fark etmiyor, seçim erken de olabilir, zamanında da olabilir." cevabını verdi.