CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç, "Hiçbir CHP yöneticisi bir kurultay çağrısı yapılırsa delegelere telkinde bulunmayacak. İstedikleri imzalar toplandığında kurultayın toplanacağından endişeleri olmasın" dedi.
ANKARA
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, "Hiçbir CHP yöneticisi, başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, eğer bir kurultay çağrısı yapılacak ise hiçbir kurultay delegemize 'imza verin ya da vermeyin' yönünde bir telkinde bulunmayacaklardır. İstedikleri imzalar toplandığında, yine hiçbirisinin, kurultayın toplanacağından bir endişesi olmamalıdır" dedi.
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Koç, toplantı devam ederken basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
10 Ağustos günü Cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleştirildiğini anımsatan Koç, bu konuyla ilgili değerlendirmelerin yapıldığı bir haftada bulunduklarını belirtti.
Koç, bu tartışmaların iç ve dış kısmına geçmeden önce, karşılarındaki anayasal süreçle ilgili bir değerlendirme yapmaları gerektiğini vurguladı.
Anayasanın 101. Maddesinin son fıkrası ve 102. Maddesinin içindeki fıkraların çok açık ve net hukuki bir yol haritasını ortaya koyduğunu ifade eden Koç, şunları söyledi:
"Burada baktığımızda cumhurbaşkanı seçilen kişinin, seçildiği andan itibaren ki bu YSK'nın resmi seçim sonuçlarını ilan etmesiyle tarif edilen bir süreçtir, bu da takvime göre YSK tarafından 15 Ağustos akşamı yapılacaktır. 'Seçilen kişinin TBMM üyeliği ve partisiyle olan ilişiği kesilir' diyor. 'Bunun için ayrıca bir tebligata, ayrıca bir hukuki değerlendirmeye gerek yoktur' diyor. Çok net bir tespit. Yani göreve başlaması beklemeden bu süreç çalışır. Burada hukuken bu statü belirlenmiş demektir, 15 Ağustos akşamı. Şimdi yaşananlara bakalım, yine anayasada yemin etmesi, mazbata alması değil, seçilmiş olması tarifi yapılıyor. YSK Cuma günü resmi sonuçları ilan ettiğinde seçilen cumhurbaşkanının hem TBMM üyeliği hem siyasi partisiyle ilgili bağlılığı otomatikman bitiyor."
AK Parti'nin 27 Ağustos'ta kongre yapacağına işaret eden Koç, "27 Ağustos gününü, iktidar partisi hukuki bağı partisiyle sonlanmış birisi, iktidar partisinin yeni genel başkanını belirleyecek olan kongresini açmaya yelteniyor. Böylesi bir garebetle karşı karşıyayız" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan'ın bu hükümler çerçevesinde, bu sıfatıyla bu kongreyi yönetmesinin söz konusu olamayacağını savunan Koç, "Bu bağlamda, Erdoğan'ın iştirak ettiği, AKP yetkili organlarının tesis ettiği tüm işlemlerin de hukuken yok hükmünde olacağını" ileri sürdü.
Koç, Erdoğan'ın Başbakan imzasıyla başta TBMM'ye olmak üzere anayasal organlara gönderdiği yazıların da iadesi ve işleme alınmaması gerektiğini de söyledi. Koç, bu konuda TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e önemli bir hukuk görev düştüğünü de bildirdi.
Dün Konya Milletvekilleri Atilla Kart'ın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bu süreçle ilgili başvurduğunu hatırlatan Koç, Başsavcılığın çok net hukuki bir değerlendirme yapması gerektiğinin de altını çizdi. Koç, hukukun üstünlüğünü savunan bir parti olduklarını belirterek, konunun sonuna kadar takipçisi olacaklarını da kaydetti.
CHP'li bazı milletvekillerin kurultay çağrısı
Koç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, 1980 sonrasında yapılan seçimlere bakıldığında hemen hemen en düşük katılımlı seçim olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 51,8'lik oranı bu düşük katılım ile sağladığının altını çizen Koç, "Bu durum, devlet olanaklarının tek bir adayın arkasında yığıldığı, çeşitli mahvillerden gelen çok büyük bir ekonomik desteğin kullanıldığı, her türlü güç dengesinin demokratik olmayan insafsız bir şekilde dağıldığı, bir seçimi kendi lehinde kullanan bir aday cumhurbaşkanı seçilmiştir" görüşünü savundu.
"O gece balkondan siyaset olarak Abdullah Gül düşmüştür"
Erdoğan'ın kampanya boyunca kullandığı cümleleri hatırlatmak istemediğini ifade eden Koç, Erdoğan'ın "herkesin cumhurbaşkanı değil, sadece kendisine oy verenlerin temsilini üstleneceğini" yürüttüğü kampanya sırasında dile getirdiğini savundu.
Koç, şöyle devam etti:
"Bu sonuçlarla Çankaya'da anyasal temeli olmayan, fiili bir başkanlık sistemine geçilmiş gibi, mevcut siyasi, hukuki, idari sistemi zorlayacak eylem ve söylemlere bundan sonra da tanık olabiliriz. Yani yeni bir devlet ve rejim krizine doğru süratle sürükleniyoruz. Seçim sonrası tartışmaların daha çok AKP içinde yaşanacak fetret dönemine dönük olacağını vurgulamıştım. Nitekim ertesi gün Sayın Abdullah Gül, 28 Ağustos'ta aktif siyasete döneceğini, bu partinin kurucusu olduğunu beyan etmiş ve bunun bir saat sonrasında AKP yetkili kurulları toplanarak yeni genel başkanı belirlemek için bir gün öncesine 27 Ağustos'a randevu vermiştir. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül cephelerinden ikinci sözcülerin devreye girdiğini, bunların medyaya yansıyan açıklamalarının ciddi bir iç tasfiye iç çekişme sürecinin iktidar partisi içinde yaşandığını ortaya koyuyor. Balkon konuşması sırasında fonda mahdum Bilal Erdoğan'ın ayağa takılarak tökezlediğini gördük ama esas o gece balkondan siyaset olarak Abdullah Gül düşmüştür."
Erdoğan'ın Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklarken, "Sayın Abdullah Gül kardeşim adayımızdır" dediğini hatırlatan Koç, "Şimdi bu söylemden, 'partime geri döneceğim, hizmete devam edeceğim' beyanlarına rağmen, balkondan ve alınan kongre kararından çıkan Abdullah Gül kardeşine, 'sana gelecek planlarında yer yok' mesajı çıkmaktadır" diye konuştu.
"İstirahtattaki CHP'li arkadaşlarımızın açıklamaları geldi"
AK Parti açısından "ortalığın toz duman" olduğunu ileri süren Koç, "Kimin eli kimin cebinde belli değil bu süreçte, tam da bu ortamda 'hayır AKP gündemde olmamalı, gündeme biz CHP olarak kendimizi taşımalıyız' diyen istirahattaki CHP'li arkadaşlarımızın açıklamaları geldi" dedi.
Koç, şöyle konuştu:
"Bu tartışmalar AKP içinde derinleşip, siyasi bulanıklık yaşanırken, CHP içinde yapılan bu turfanda açıklamalar, projektörleri AKP üzerinden çekip CHP üzerine odaklandırmaya yarayan açıklamalardır. Zaten buna teşne yapıda olan bir medyamız var. Nasıl olsa CHP'yi tartışmak kolay, karşısında bir mesuliyeti yok, bir yaptırımı yok. Bu tabloya girilmiştir. CHP'nin çatıda geniş bir uzlaşıya dönük aday çıkarma stratejisi, bazı eleştiriler olsa da genelde doğru bir siyasi tavır olarak değerlendirilmektedir. İkinci tercih olan 'her siyasi parti kendi adayı ile ilk turda çıksın, ikinci turda yarışılsın.' Çatı aday tercihine eleştiri getirenlerin, eğer ikinci yol tutulsaydı, 'neden ortak uzlaşı arama şansı vardı, bu şansı niye kullanmadınız' cephesinde yer alacaklarından hiçbirinizin şüphesi olmasın. Burada ilke sözkonusu değildir, burada 'ben yakın dönem siyasi beklentimi, çıkarımı nasıl sağlarım' güdüsü maalesef ön plandadır. Bunu üzülerek söylüyorum. Her parti kendi adayıyla katılsaydı ve seçimler ikinci tura kalırdı tezini savunanların, şu sonucuda hesap etmesi lazım; ikinci turda çok daha büyük bir oy yüzdesi ile seçilecek olan Recep Tayyip Erdoğan, kafasındaki anayasayı iğdiş etme, fiili başkanlık sistemine geçiş için kendisine çok güçlü bir milli irade desteği olarak tepe tepe kullanacaktı."
Koç, "İlk turda, Sayın İhsanoğlu'nun adaylığına partili olmalarına rağmen destek vermeme, alanda sorumluluk almama ve katılımın azalması yönünde tercihlerde bulunma yolunu seçenlerin, eleştiriden önce kendi tavırlarını etik olarak da sorgulamaları gerekmektedir. Eğer bir siyasi parti mensubuysanız. Tüm ekonomik yokluklara, peş peşe gelen seçimlerin örgütte yarattığı yorgunluklara ve Haziran ayında partili olma sorumluluğu ve kimliği kısmen unutularak Sayın İhsanoğlu etrafında oluşturulan seçmenin sandıktan uzaklaşmasına yol açabilecek, haksız tartışmalar hatırlandığında, bugün hesap soruyoruz diye ortaya çıkanların öncelikle kendilerinden hesap sorulması gereken kişiler olduğu herkesin bilgisi dahilindedir" diye konuştu.
CHP'nin de eksiklikleri olabileceğini bunları değerlendirdiklerini vurgulayan Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama CHP'nin bu seçimlerde, ortak aday noktasında ve geniş bir siyasi mutabakat arama yönündeki tavrı iyi niyeti, siyasi fedakarlığı birçok gözlemci tarafından bugün teslim edilmektedir. CHP, kuralları, tüzüğü, programı, ilkeleri olan bir siyasi partidir. Günü birlik kurulmuş bir siyasi çatı değildir. CHPyönetiminin kendilerine göre taleplerle ortaya çıkanlara karşı tavrıda çok açık ve nettir. Hiçbir CHPyöneticisi, başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, eğer bir kurultay çağrısı yapılacak ise hiçbir kurultay delegemize 'imza verin ya da vermeyin' yönünde bir telkinde bulunmayacaklardır. İstedikleri imzalar toplandığında, yine hiçbirisinin kurultayın toplanacağından bir endişesi olmamalıdır. CHP artık kendi yakın dönem siyasi beklentilerini öne alarak, siyaset yapma tarzına, AKP'nin fetret tartışmalarına girdiği şu dönemde asla izin vermeyecektir. CHP kendi koyduğu stratejinin ve seçim sonuçlarının özeleştirisi de dahil mutlaka değerlendirmesini yapıyor ve yapacaktır da ancak tartışmaların AKP içinden uzaklaşılıp, kendi içine çevrilmesini önleyecek siyasi stratejisini geliştirme durumundadır."
Koç, seçimlerde tüm olumsuzluklara rağmen çalışma azmi gösterenlere de teşekkür etti.