Ankara'ya gelirken yine sakatları vardı Trabzonspor'un. Ancak o kadar alışılmış bir durumdu ki bu; sorunlarıyla yaşamayı, yüzleşip gerçekleriyle yola devam etmeyi de bir o kadar ezber haline getirdiler.
Zor da olsa her durumda kazanmayı bilen, kazanmak için tüm mücadeleyi sonuna kadar veren; kazanma arzusu yüksek oyuncu grubuna sahip olmak en büyük şansı Trabzonspor'un.
'Alternatif oyuncular, gençler, hamle oyuncuları' adına ne derseniz deyin hepsi hedefe kilitlenmiş gibiler.
Dün Ankara'da Obi Mikel'in müthiş dönüşüne tanıklık ettik.
Bölgesinde yükselen performansı sonrası yaşadığı sakatlık kendisi ve takımı adına nasıl bir "yokluk" haliydi, sanırım geldiğinde anlaşıldı!
Obi Mikel ve Sosa estetiğine Hosseini sağlamlığı ile ek yapıp orta alanda sert A.Gücü orta alanını etkisizleştirme planı son derece başarılı bir öngörüydü Ünal Karaman için.
Orgill marifetiyle defans arkasına yapacağı koşularla rakibine üstünlük kurmak isteyen ev sahibi takım Ankaragücü amaçladığı tehlikeli atakları yapsa da, golü üretemedi.
Önde yakalandıkları bir pozisyonda Sörloth'un adeta başlatıp bitirdiği atakla Trabzonspor öne geçti.
İki sarı kartı üst üste görüp takımını eksik bırakan Faty, karşılaşmanında sonucunu ilan eder gibiydi. Sonrasında oyun tamamen Trabzonspor'un istediği gibi ilerledi, goller geldi.
Yusuf attı, Nwakaeme attı, çok kaçtı derken maç 3-0 bitti.
Bence bir süre sonra zaten akıllar önümüzdeki haftaya gitti, tedbirler alındı, değişiklikler oldu.
Cafer Tosun, kısa oynadı ama "burdayım" dedi.
Trabzonspor her türlü kazandı.
Lider oldu bir kez daha.
Psikolojik üstünlüktür o liderlik, küçümsenmesin.
D’Obi Mikel
.