“Burada şunu tanımlamak isterim. İBB Başkanı seçilmek, Maltepe Belediye Başkanı seçilmek çok onurlu. Kutsal bir görev. Ben dahil, çok kutsal bir görev. Dünya ölçeğinde tarifsiz bir duygusu var. Hakkını vermek lazım. Ben, hakkını vermek için çok çalışıyorum. Arkadaşlarım çok çalışıyor, çalışacak.
Bu bir lütuf değil. Çok çalışmayacaksan, ne işin var burada? Çok çalışacağız. Gece-gündüz, 7/24… Bu görev böyle kardeşim. Hele Türkiye'nin bu zor döneminde, bu görev böyle. Şunu söyleyeyim: Benimle çalışan, benimle mesai yapan emekçi kardeşlerime demiyorum. Ama müdürü, amiri, daire başkanı, genel sekreteri, genel sekreter yardımcısı, genel müdürü, şehircilik grup başkanımız burada, grup başkanlarımız… Bunun gibi görevleri yapan yönetici dostlarımız da benimle çalışkanlıkta yarışacaklar. Kamuda görev yapmak ve yönetici olmak böyle bir şey. Bakın açık söyleyeyim; özel sektöre gidebilirler, daha çok kazanabilirler, o ayrı bir şey, bireysel tercihtir. Ama bugün burada, bizimle yol arkadaşı olan her arkadaşım, zaten yüreğini ortaya koyarak gelmiş. Hani Ekrem'le çalışmak kolay değil. Sizlere layık olmak için çok çalışacağız. Ve gelecek nesillerde kamuda görev yapan, kamuda görev yapan her insana, yeni nesil kamu yöneticiliği anlamında örnek olmak için de çok çalışacağız.
“Siyaset, vaktini boşa harcama yeri değildir. Siyaset, gönül işidir”
Kamuda yönetici olmak, başka bir başka bir konu; başka bir yeri var. İnsana hizmet ama yaşadığın şehirde ama ülkene hizmet, memleketine hizmet… Siyaset de öyledir. Siyaset, meslek değildir. Siyaset, vaktini boşa harcama yeri değildir. Siyaset, gönül işidir. Siyaset, ideal işidir. Herkes ona koşamayabilir. Ama ben bu görevi yapıyorsam… Bir de şöyle de bir yer değildir: Yani kazık çakma yeri de değildir siyaset. Malın, mümkün değil yani. Siyasetin de bu anlamda özel bir konumu vardır. O da halka hizmetin, hakka hizmetin bir yolculuğudur. Aracı kurumdur. Aracı bir yerdir. Bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz? Memleketin, kurallarla donatılmış kurumlara ihtiyacı var. Memleketin kurallarla donatılmış kurumlar olur ise ve yine o kurallar çerçevesinde, bu anlayış ve ideal çerçevesinde oralarda insanlar görevlerini yapar ise, o işte başka bir ahlak, başka bir kurumsallaşma, başka bir disiplin dönemini başlatır. Hele hele bunu cumhuriyetle, demokrasiyle ve de adaletle, aynı zamanda bu ülkenin, o güzel insanlarının maneviyatıyla donattığınızda, bu memleketin önünde hiçbir şey durmaz. Böyle ileriye doğru fırlamak değil, böyle sıçrayarak kalkınan bir memleket haline gelir. İsteğimiz ve amacımız, bu doğrultudadır.
“Bu memleketin kaderini etkileyecek hiçbir mevzusu, asla ve asla, öyle bir kişinin iki dudağı arasında durmaz”
Şimdi tam da buradan; bu memleketin hiçbir konusu, bu memleketin hele hele kaderini etkileyecek hiçbir mevzusu, asla ve asla, öyle bir kişinin iki dudağı arasında durmaz. Bu memleketin bu büyük meseleleri veya bu memlekete ait her konu; samimiyetle, içtenlikle, her insanını koruyan bir anlayışla müzakereyle, ortak akılla, milli bir bakışla, her insanın o milli çatının altında toplayacak bir duruşla derleyip, toparlamayı gerektirir. Bu bağlamda yürünecek her yol, söylenecek her doğru söz, ortaya konacak her doğru tutum ve tavır, bizde saygı görür. Ama bu tüm kamusal işler, kamunun, toplumun, milletin geleceğini ilgilendiren önemli hususlarda iş birliğini, birlikte düşünmeyi, birlikte hareket etmeyi ortaya koymadığınız takdirde, o zaman bu milletin başına başka belalar açarsınız. Allah, bu milleti belalardan korusun. Ve bu milleti, ‘ben bilirimcilikten’ korusun.
“Ben bu toprakların eşit hissedarıyım kardeşim”
Bu milleti ortak akılla birlikte düşünmeye, her insanın fikrine, zihnine, düşüncesine, beklentisine, ‘Benim insanım benden ne istiyor? Onu nasıl sağlamalıyım? Niye mahcup duruyor köşesinde? Niye başı bükük? Niye boynu bükük? Niye suratı asık? Bir toplum niye kendini geride hissediyor? Bütün bunları düşünerek, Türkiye'nin bu güzel şanlı cumhuriyeti ve 786 bin kilometrekaresinin her milimetre karesinin, 86 milyon insanın, her insanının mutlu olduğu, huzurlu olduğu, ‘Ben bu toprakların eşit hissedarıyım kardeşim. Benim başım dik. Benim çocuğum çalışırsa, liyakatiyle işine girer. Benim evladım isterse, çok mücadele ederse, bu memleketin en tepesine kadar çıkan, her noktada çalışır, her noktada kazanır.’ duygusunu her insanına, her anneye, babaya verdiğimiz bir memleket var ederiz. Bizim yolumuz bu yolculuktur. Bu yolculuktan bizi kimse vazgeçiremeyecek. Bu yolculuk, büyük bir yolculuktur. Bu bağlamda işte bu duruş ve bu akıl, bu tür tavırlarla başlar.
“Paralarınız emin ellerde”
Bugün Mantepe'de ortaya konan, kamu malını bugünden sonra kamuya daha fazla hizmet eden, kamunun kasasına daha çok kaynak giren… Hem de bu kaynak, güzel bir kaynak. Öyle güzel tasarlanmış ki Süreyya Paşa Vakfı; sağlık ve eğitim dışında hiçbir yere kaynak aktarılamıyor. Sadece sağlık ve eğitim. Allah sağlık versin sizlere, evlatlara da zihin açıklığı versin. İşte o boyutta paralar, oraya harcanacak. Ve paralarınız emin ellerde. Esin Köymen ve arkadaşları, her kuruşuna gözü gibi bakacak. Hiç kuşkunuz olmasın. İşte biz, buradan istiyor ve diliyoruz ki, insanlarımız şahıslara değil, kurumlara güvensin. İnsanlarımız, bir millet, oluşturduğu kurumlara güvenini kaybederse, kendine güvenini de kaybeder. Allah korusun. Mahcup durur, boynu bükük durur... Hayır kardeşim. O kadar güzel bir söz ki; ‘İnsanını yaşat ki devlet yaşasın.’ Biz, her insanını yaşatacağız. Hakkari'den Edirne'ye, Muğla'dan Kars'a, Artvin'e, Sinop'tan Antalya'sına, Urfa'sına, Diyarbakır'ına… Her yerde insanımızı yaşatacağız, güçlendireceğiz. Devlet güçlenecek, millet güçlenecek; Ekrem değil. İstanbul'un her insanı güçlenecek. Maltepe'nin her insanı güçlenecek. Böyle bakacağız meseleye.
“Bebeklerin sağlığını ve can güvenliğini koruyan bir memleket istiyoruz”
Onun için, gözleri kapalı bir şekilde kurumlarına güvendiği bir memleket istiyoruz. Bebeklerin sağlığını ve can güvenliğini koruyan bir memleket istiyoruz. Canımız yansın istemiyoruz. Bu alanda sorunlarımızın, kamu gücünün halk yararını, etkin ve adaletli bir şekilde kullanılmasıyla çözüleceğini bilen kişiler olarak, bu anlayış içerisinde hareket edeceğiz. Tam da bu kavramla Süreyya Paşa’ya rahmet diliyoruz. Çok güzel hizmetleri, alanları, hastaneleri… Muazzam bir öyküsü var bu arada. Herkese okumasını tavsiye ederim. Böyle güzel insanların bize emanetlerini unutmamak lazım. Onlara dua etmek lazım. Öyle insanların, o güzel insanların, bazen insan diyor ki, ‘tırnağa olsak’ yeter bize. İşte tam da bu bakışla, bütün yol arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”
İmzalar atıldı
Maltepe Belediye Başkanı Köymen, İBB Şehircilik Grubu Başkanı Ali Kurt ve Boğaziçi Yönetim A.Ş. Genel Müdürü Merve Öztopaloğlu Küçükel de birer konuşma yaparak, Süreyyapaşa Çarşısı’nın yenilenecek haliyle ilgili bilgiler paylaştı. Konuşmaların ardından, Köymen ve Küçükel; İmamoğlu ile birlikte Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı, Tuzla Belediye Başkanı Eren Ali Bingöl ve Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel’in tanıklığında iş birliği protokolüne imza attı.
Üniversite öğrencileri için bir yurt yapılacak
Protokol uyarınca; mülkiyeti Süreyya Paşa Vakfı ile Maltepe Belediyesi’ne ait olan, ancak uzun yıllar vatandaşların kamusal faydasından mahrum kaldığı çarşının profesyonel yönetimi, Boğaziçi Yönetim A.Ş. tarafından üstlenilecek. 10.000 metrekarelik bir alanda kurulu bulunan çarşıya, gençlik ofisi ve kütüphane başta olmak üzere, farklı sosyal ve kültürel donatılar kazandırılacak. İBB ve Maltepe Belediyesi’nin ilgili birimlerinin bulunacağı çarşı, yepyeni bir yaşam alanı olarak İstanbullulara hizmet verecek. Sağlanacak katma değerle, vakfın kira gelirleri artırılacak. Bu sayede vakıf, kaynaklarını amacına uygun olarak, ilçe halkına daha iyi sağlık ve eğitim hizmetleri sunmak için kullanacak. Bu kapsamda, söz konusu alan içerisinde üniversite öğrencileri için bir yurt yapılması da planlanıyor.