Uzun yıllar siyasetin içinde olan, iki dönem Orhanlı belediye başkanlığı, bir dönem CHP Tuzla İlçe Başkanlığı,bir dönem CHP İstanbul İl Başkan Yardımcılığı yapan, 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde CHP’nin Tuzla Belediye Başkan adayı olan Cemil Ekşi, şu anda kendi deyimiyle sade bir parti üyesi olarak yaşamını sürdürüyor. Hem CHP içindeki gelişmeleri hem de ülke sorunlarını yakından takip eden Cemil Ekşi, Şehir ve Belediye dergisi olarak kendisini ziyaretimizde yine gündem yaratacak açıklamalar yaptı.
Son kurultayda CHP’deki değişim beklentisinin karşılandığını düşünüyor musunuz?
Nasıl ki Türkiye’de siyaseten sistem tıkandığında seçime gidiliyorsa, siyasi partilerde de sorunlar varsa ve bu sorunlar bir türlü aşılamıyorsa, yeni talepler ve öneriler varsa; tüzüksel ya da parti programı olarak bunun en doğru çözüm yolu kurultaya gitmektir. Sizi seçen iradeye gidersiniz; o irade ya sizi kısmen veya tamamen yeniler ya da değiştirir. Bu talep Cumhuriyet Halk Partisi’nde de oluştuğu için Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu partiyi kurultaya götürdü. Ancak kurultayda hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem de yıllardır partiye hizmet veren insanların istediği, beklediği değişim -kısmen sağlanmış olsa da- büyük ölçüde gerçekleşmedi.
7 Haziran ve 1 Kasım seçim sonuçları CHP için başarı mı yoksa başarısızlık mı?
Her siyasi parti iktidar olmak için kurulur ama özellikle ana muhalefet partisinin seçimlerdeki iddiası iktidar olmaktır. Ancak Türkiye’de akşamdan sabaha çok şeyin değişmediği gerçeğini de kabul etmek lâzım. Bu anlamda 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerini değerlendirdiğimizde; özellikle 7 Haziran seçimlerinde partimizin ülkemiz ve halkımız açısından yapılabilecek, önerilebilecek her şeyi ortaya koyduğuna inananlardanım. Ancak sizin söylemleriniz bir noktadan sonra yeterli olmuyor, toplumu buna inandırarak oyunu almayı da başarmanız lâzım. Biz 7 Haziran seçimleri öncesi ön seçimleri kısmen de olsa işletmiş bir partiyiz. Bazı eksiklikler olduğu tartışmalarına rağmen önseçim yapılması çok önemlidir. Bütün bu doğrulara rağmen seçmenden bunun karşılığını alamadık. Elbette bu noktada, ‘Biz her şeyi doğru yaptık ama millet bize oy vermiyor’ diyemeyiz. Parti olarak inandırıcılığımızda ya da söylemlerimizde bir takım eksiklikler olabilir.Öte yandan AKP iktidarı, seçimlerde devletin tüm imkânlarını babasının çiftliği gibi seferber ediyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kaymakamı, valisi, hastane başhekimi, okul müdürü, muhtarı, caminin imamı vs. bütün bu alanları siyaseten etki altına alıyor, daha doğrusu siyaseten nemalandırıyor. Kimini makamsal olarak, kimini ekonomik anlamda nemalandırıyor, kiminin oğlunu ya da kızını işe alıyor. Günümüzde seçim tercihlerini ülkenin geleceğinden yana değil de kişisel çıkarlarından yana kullananların sayısı maalesef çok artmıştır. Siyasette oyunuzu 1-2 puan arttırmak bir noktada önemlidir, çünkü vatandaşın size verdiği her oy çok kutsaldır, değerlidir ama iktidar hedefi olan bir parti için bu oy artışı tabii ki yeterli değildir.
Sağ kesimden bazı isimlerin partiye katılmasından sonra ‘CHP sol yerine sağa kayıyor’ tartışmalarının gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir siyasi partiye üye olurken, o partide siyaset yaparken söz konusu partinin ideolojisine, parti tabanına, programına, tüzüğüne, neler yapacağına bakar ona göre karar verirsiniz. CHP’nin parti programı, tüzüğü ve kurucu felsefenin ana şeması bellidir. Bunlar ortadayken CHP’nin sağa kaydığı yönündeki söylemleri çok yersiz buluyorum. Kendisini parti değerlerinin, programının, tüzüğünün üstünde görenler sağdan partiye katılımlar olduğunda ‘Parti sağa kaydı’, soldan bazıları partiye geldiğinde ise ‘Parti iyice sola kaydı’ diyor. CHP, Türkiye partisidir. Sağ veya sol seçmen gelip ‘Ben CHP’nin programını ve tüzüğünü okudum, ilkelerini biliyorum ve bu partide siyaset yapmak istiyorum’ dediğinde, ‘Gelme’ mi diyeceksiniz… Bence bu eleştirileri yapanlar, yine bizim parti içerisinde olup gereksiz ve anlamsız çekişme yaratanlardır. Aslında CHP ilkeleriyle, programlarıyla, tüzüğüyle olduğu yerde duruyor, her hangi bir yere kaydığı filan yok. Din üzerinden siyaset yapıyor diye AKP’yi, Türkçülük üzerinden siyaset yapıyor diye MHP’yi, etnik kimlik üzerinden siyaset yapıyor diye de HDP’yi eleştiriyoruz… Biz ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, seçme ve seçilme hakkını elde etmiş her yurttaşın, her vatandaşın -CHP’yi benimsiyorsa- hem bu partiye üye olma hem de bu partide siyaset yapma hakkı var diyoruz. CHP’ye sağdan veya soldan katılımlar oluyor diye gereksiz yere tartışma yaratanlar partiye zarar verdiklerini bilsinler. Özellikle son beş yılda partimize çok farklı kesimlerden yeni yüzler, yeni insanlar katıldı. Bu aslında CHP için geçmişten gelen önemli bir eksiklikti ve ancak bu dönemde bu eksiklik belli ölçüde giderildi. Dolayısıyla bunu başardığı için eleştirmek yerine bence Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ na teşekkür etmek lâzım.
Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin tüm kesimleri kucaklayan vizyonu CHP için bir örnek model olmalı görüşüne katılır mısınız?
Battal Bey bizim başarılı belediye başkanlarımızdan biridir. Ataşehir’de Türkiye harmanını yoğuran, her kesimi birleştirerek iki dönemdir belediye başkanı olmayı başarmıştır. Aslında siyasette önemli olan da budur. Toplumun tüm kesimlerinden oy alabilirseniz ancak iktidar olabilir ve ülkeyi yönetebilirsiniz. Battal Bey bu anlamda elbette çok başarılıdır, sosyal ve kültürel farklılıkları birleştirmesiyle de bu başarıyı sağlamıştır. Aslında bu anlayış CHP içinde de kabul görmüştür. Ancak kendisini parti değerlerinin üstünde gören ve ‘küçük olsun, bizim olsun’ mantığıyla hareket eden CHP içindeki bazı isimler buna ayak diretmektedirler.
Deniz Baykal’ın CHP yönetimine yönelik eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eski genel başkanımız Sayın Deniz Baykal; deneyimli bir devlet adamıdır, iyi bir siyasetçidir, bilge bir insandır. Şüphesiz bizim görmediğimiz bazı konuları görüp bu tespitleri yapmıştır. Kendisine yönelik yakıştırmaları çok çirkin buluyorum. Sonuçta bu partinin yeni dönemde kurucu genel başkanlığını yapmış ve uzun süre görevine devam etmiş, hâlen daha partinin AKP karşısında iktidar olması için mücadele eden deneyimli bir siyasetçidir. O yüzden saygıyı fazlasıyla hak eden bir insandır. Söylemleri bazen bizim ya da partiyi yönetenlerin hoşuna gitmese bile iyi tarafından bakıp onun tecrübelerinden yararlanmaya çalışmak lâzım.
İktidarın, ‘HDP gibi CHP de terör sevici’ eleştirisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP’nin terör konusundaki duruşu çok nettir. Mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin bekâsı, birlik ve beraberliği ve milli duruşu ise CHP’nin tutumu, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da her fırsatta söylediği gibi ‘Ne gerekiyorsa gelin birlikte yapalım’ şeklinde olmuştur. Ama mesele AKP’nin kapalı kapılar arkasında PKK, HDP ve farklı örgütlerle oy alma mücadelesinin işbirliği ise burada tabii CHP çok keskin bir şekilde kapıyı kapatıyor. CHP’yi terör sevicilikle suçlayanlara “el insaf” demek lâzım. Bunu söyleyenlere şu soruları sormak istiyorum; Oslo’da PKK ile görüşmeleri CHP’liler mi yaptı? Haftada üç kez İmralı Adası’na bakanları, MİT müsteşarını, HDP’lileri CHP mi gönderdi? Kandil’e görüşmeleri için insanları CHP mi gönderdi? Diyarbakır’daki nevruz kutlamalarında Abdullah Öcalan’ın mesajını 1 milyon insana CHP mi okuttu? En son Dolmabahçe gibi Türkiye Cumhuriyeti ve aslında hepimiz için önemli bir alanda ortak metni CHP mi okudu? Bunların hepsini AKP yaptı. Bu gerçekler ortadayken CHP’yi terör sevicilikle suçlamak anlaşılır gibi değildir.
Çözüm süreci neden yürümedi ve bu noktaya gelindi?
Çözüm süreci başladığı günden beri CHP’nin ve açıkçası benim de tavrım şuydu: Türkiye’de terörün bitmesi, akan kanın durması, insanlarımızın ölmemesi… Sonuç itibariyle bu ülkede her yurttaş terörün bitmesini ister. Bakın son dönemde 400’e yakın şehidimiz ve bir sürü de mağdur olan insanımız var. Eğer Türkiye’de böyle kalıcı bir barış süreci olacaksa ki olmalıdır, bunu sadece AKP gizli kapılar arkasında yürütmemeliydi. Konu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelmeli, bütün siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, sosyologlar, psikologlar gibi toplumun tüm kesimleri bu işin içinde olmalıydı. Türkiye bu sorunu ancak böyle çözebilirdi. Bu ülkede herkes terör bitsin, barış, huzur, kardeşlik içinde yaşayalım ister. Terörün sürmesi kimseyi mutlu etmez. Bu sorun kapalı kapılar arkasında iki kişinin yürüttüğü müzakerelerle çözülemez. Türkiye’nin en önemli meselesiyle ilgili yürütülen süreçten ana muhalefet partisinin, diğer muhalefet partilerinin hatta kendi bakanlarının ve milletvekillerinin bile çoğunun haberi yok. Ama böyle olmaz ki… Madem iyi niyetleyiz, bu sorunu çözüp terör bitsin istiyoruz o zaman açık bir şekilde talepleri ve karşı talepleri ortaya koyup bunun Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çözüm yolunu aramak lâzımdı. Ben bu konuda CHP’nin eksik bir şey bıraktığını düşünmüyorum.