Pendik Marina, Viaport, Neomarin ve Pendorya alışveriş merkezleri, Ro-Ro Pendik Limanı, beş yıldızlı oteller, depreme dayanıklı modern yapıların yapılması gibi Pendik’e sınıf atlatan projelerin Pendik’e gelmesinde önemli katkısı olan Nurettin Beşinci, aldığı eğitimle iş hayatında edindiği tecrübeleri siyasete ve yerel yönetime de taşıdı.
BOĞAZİÇİHABER : İyi bir eğitim aldıktan sonra çok uluslu bir firmada parlak bir kariyer yapan Nurettin Beşinci, AK Parti Pendik İlçe teşkilatında kurucu yönetim kurulu üyesi olarak 2001 yılında siyasete atıldı. 2004’ten 2009 yılına kadar dönemin Pendik Belediye Başkanı Erol Kaya, 2009-2012 arasında da Dr. Kenan Şahin ile 3 yıl çalışmak suretiyle Pendik Belediyesi’nde görev yaptı. Yerel yönetici olarak da başarılı bir sınav veren Nurettin Beşinci, özellikle 2004-2009 yılları arasında dönemin belediye başkanı Erol Kaya ile birlikte sınıf atlattıkları Pendik’i İstanbul’un önde gelen ilçelerinden birisi haline getirdiler.
Okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
1967 yılında Trabzon'da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Pendik'te tamamladım. ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümü mezunuyum. Karadeniz kökenli bir ailenin çocuğuyum. O yörenin örf, adet, gelenek ve göreneklerine bağlıyım. Karadeniz'i ve Trabzon'u çok seviyorum ama Pendik'te büyüdük, yedik-içtik, buranın havasını soluduk... Dedem 1950’li yıllarda İstanbul'a gelip Pendik'e yerleşmiş. Onun için aynı zamanda Pendikliyim.
İş hayatına atılmanız nasıl oldu?
Üniversiteyi bitirdikten sonra inşaat, çimento ve beton sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu bir firmada yönetici olarak 1994 yılında iş hayatına adım attım. Burada işin üretim, satış, tahsilat ve yöneticilik gibi farklı noktalarında bulunarak önemli tecrübeler edindim. Yaşımız 26-27 iken Türkiye’de katma değer sağlayan önemli bir firmada biz de kendi ölçeğimizde katma değer sağladık. İş hayatı çok önemli bir tecrübe, size çok önemli kazanımlar sağlıyor. Okulda öğrendiklerinizle iş hayatınızda öğrendikleriniz arasında çok fark var. Okulda teoriyi, iş hayatında ise pratiği öğreniyorsunuz. Teori ile pratik birleştirdiğinde ancak iyi bir yönetici ya da işadamı olunur. Sözünü ettiğim çimento ve beton sektöründeki çok uluslu firmada Marmara bölgesinin birçok farklı yerinde 10 yıl süreyle üst düzey yöneticilik yaptım.
Söz konusu çok uluslu firmada çalışmak size neler kattı?
O dönem çalıştığım çok uluslu firmada, ‘Nerede problem varsa Nurettin Beşinci’yi oraya göndeririz… Orayı düzeltip işleri hal yoluna koyunca sonra onu problemli olan başka bir yere göndeririz’ şeklinde bir düşünce vardı. İlk Kurtköy tesisinde çalışmaya başladım. Bir yıl sonra aynı firmanın Adapazarı tesisinde görev yaptım. Orada geliştirilmesi gereken bazı işler vardı… Bir yıl Adapazarı tesislerinde çalışıp orayı da bir düzene soktuktan sonra şirket bizi İstanbul Ayazağa’ya gönderdi. Ayazağa, tesislerimiz içerisinde en yoğun olanıydı. Müşteri ilişkileri, üretim ve sevkiyat açısından düzeltilip geliştirilmesi gereken bazı hususlar vardı. Orayı da bir sisteme koyup düzelttik ve en çok para kazanan tesislerden biri haline getirdik. Firma politikası gereği her yıl pozisyonumuz değişiyordu. Tesis şefi, bağımsız tesis şefi, tesis müdürü ve bölge müdürü gibi sürekli pozisyonum değişti. En son bölge müdürüydüm. Marmara bölgesindeki İzmit, Adapazarı, Yalova ve Bandırma tesisleri bana bağlıydı. Her gün bu tesislerden günlük raporları alır ve onlara çalışmalarıyla ilgili vermemiz gereken mesajları söylerdik. Sürekli o tesislerin çalışmalarını takip etmemiz gereken bir yapımız vardı.
Siyasete ve sonrasında belediyeciliğe girişiniz nasıl oldu?
2001 yılında Ak Parti kurulduğunda Pendik’te ilçe yönetim kurulu oluşturulurken, AK Parti’deki yöneticilerin farklı alanlardan olması gerektiği düşünülerek, her sektörden, her meslek dalından, Pendik’e daha fazla katma değer sağlayacak insanlar içinde bizi de gördüler. Kendilerine teşekkür ediyorum. Teklif ettiler… Biz de AK Parti Pendik İlçe teşkilatında Kurucu Yönetim Kurulu üyesi olarak siyasete başladık. O güne kadar hiçbir siyasi partide görev almamıştım. AK Parti ile ilk kez siyasete başlamış olduk. 2002 yılında siyasete başlarken sözünü ettiğim çok uluslu firmada da çalışmayı sürdürüyordum. 2004 yılında Pendik Belediyesi Meclis Üyesi olunca ve Pendik Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevi de verilince özel sektörü bırakıp belediyeciliğe yani kamuya geçip yerel yönetimlerde hizmet vermeye başladık. 2004 yılından 2012 yılına kadar da Erol Kaya Bey’in son döneminde, Kenan Şahin başkanımızın da ilk döneminde 3 yıl çalışmak suretiyle Pendik Belediyesi’nde görev yaptık. Bu süre içerisinde hem çok ciddi deneyimler kazandık hem de şehrimizde çok güzel projelere imza attık. Bu anlamda Sayın Erol Kaya’dan özellikle bahsetmek isterim. Çünkü yerel yönetimlerde Türkiye’nin en başarılı ve tecrübeli yöneticilerinden birisidir. Kendisinden çok şey öğrendik. Bu bilgi ve deneyimimizi özel sektördeki tecrübelerimizle birleştirerek Pendik’imize güzel projeler kazandırdık. Dr. Kenan Şahin başkanımız bu projelere yenilerini ekleyerek başarılı bir şekilde devam ettiriyor.
Özel sektördeki tecrübelerinizin siyasette ve yerel yönetimlerde size ne gibi katkısı nasıl oldu?
Özel sektör, anlık karar verip çözümler üretebilen bir yapıdır. Hareketli bir sektörde çalışıyorsanız, anlık bir problem çıktığında anlık karar verip problemi çözmeniz gerekir. Bu anlamda özel sektördeki bu tecrübeleri siyasette ve yerel yönetimlerde kullanmak suretiyle başarılı bir süre geçirdiğime inanıyorum. Tabii bunu hizmeti alan vatandaşa sorduğunuzda daha net yanıtlar alabilirsiniz. Özellikle 2004-2009 yılları arasında çok ciddi hizmetler verdik. Bu hizmetler neticesinde Pendik sınıf atladı diyebilirim. İstanbul’un ilçeleri arasında öne çıkan Pendik gözle görülür bir gelişim gösterdi. 2004 yılından sonraki önemli projeler olarak Pendik Marina, Viaport, Neomarin ve Pendorya alışveriş merkezleri, Ro-Ro Pendik Limanı, beş yıldızlı oteller, depreme dayanıklı modern yapıların yapılmasını sayabiliriz. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın Pendik’te olması da çok önemli bir faktördü. Konum olarak baktığınızda Pendik, İstanbul’un önemli ilçelerinden biridir. Havaalanı, demiryolu, denizyolu ve karayolu olan aksın tam ortasında bir yerdir. Şimdi metro da gelince Pendik, bu özelliğini daha da hissettirecek.
Bir yurtdışı deneyiminiz de oldu sanırım…
Ben yapı olarak gelişmeyi, öğrenmeyi ve eğitim almayı seven bir insanım. Daha önce de ifade ettiğim gibi özel sektörde çalışırken edindiğimiz tecrübeleri kamuya aktardık ama ondan sonrası için de kendimi geliştirmem lazımdı. 2011 yılında 6 aylık bir izin alıp yurtdışına gittim. Gelişmiş ülkelerin çevresel veya mental olarak bizden farkı ne? Onlarda olup da bizde olmayan ne var? Bu sorulara cevap bulabilmek için Amerika’ya gittim. Amerika’nın her bölgesini gezme fırsatı buldum. Oradaki farklılıkları gözlemledim. Gelişmiş ülkenin farkı şu: bir sistemi var, bir kanunu var ve o kanuna herkes uyuyor. Yasalar uzun yıllar boyunca değişmiyor. Türkiye ile farkı ne dersiniz? Orada yaşamak için ideal ortamlar sağlanmış ama içinde ruh yok. Bu önemli bir farktır. Eğer sistemimizi kurarsak Türkiye dünyada yaşanabilecek en güzel ülke olur.
Sistemden kastınız tam olarak nedir?
Bir kanunun koyuyorsunuz, herkes buna uyuyor. Kanun koyarken de sırf koymak için değil, uygulanması gerektiğini bilmemiz lazım. Öyle bir kanun konulması lazım ki, o kanun uzun yıllar değişmemeli. Bunun için tabii iyi bir anayasa yapılması lazım. Bu çok önemli. Zaten şu anki anayasamız artık bize dar geliyor! Yeni bir anayasa yapılması lazım. O yeni anayasaya göre de kanunlarımızı yaparsak Türkiye, dünyada parmakla gösterilebilecek ülkelerden biri haline gelir. Amerika’da bulunduğum 6 aylık süreçte hakikaten çok önemli gözlemlerim ve tecrübelerim oldu. Türkiye’ye Türkiye’den bakmakla, dışarıdan bakmak arasında çok fark var. Çevresel, ekonomik ve kültürel olarak baktığımızda Türkiye’nin kat etmesi gereken epey yol var. Türk insanı çalışkandır ve bunu istediği zaman kısa sürede başarabilir.
Amerika’daki diğer gözlemlerinizden bahseder misiniz?
Amerika’ya baktığımızda teknoloji orada, sanayi orada, bilgi orada… Artık bilgiye dayalı bir dünya olması lazım. Merak ettiğim için Amerika’da Silikon Vadisi’ne gittim. Bilişim teknolojilerinin en yoğun olduğu yerdir burası… Bu alandaki tüm yenilikler hep Silikon Vadisi’nde ortaya çıkar. Devlet öyle bir alan belirlemiş ki onlara… Stanford Üniversitesi’nin etrafında oradaki öğrenciler, girişimciler, start up dediğimiz yeni başlayan bilgisayarı olan adam… Orada kiraladıkları evlerin bir odasını sadece buna ayırmışlar… Bilgisayar teknolojisi, bilişim teknolojisi üzerinde sürekli çalışmışlar. Google’ı, Facebook’u, Apple’ı hepsi orada. Gezdiğimde burasının küçük bir yer olmadığını, yaşamsal bir alan olduğunu gördüm. Restoranından villasına ve alışveriş merkezlerine kadar ihtiyaç duyabileceğiniz her şeyi bulabileceğiniz büyük bir yaşamsal alan. Devlet orayı öyle bir belirlemiş ki, avantajlarından faydalanmak suretiyle onlara böyle bir fırsat vermiş ve bilişim teknolojileri orada gelişmiş.
Türkiye’ye dönünce neler yaptınız?
Türkiye’ye döndükten sonra o zaman ki Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanımız Nihat Ergün ile görüşerek Gebze Muallimköy’de kurulacak Bilişim Vadisi için oluşturulan şirketin kurucu genel müdürü olarak atandık. Günümüzde gelişmiş ülkelerle rekabet edebilmek için bilişim sektöründe iyi olmanız şart. Bilişim teknolojilerinde ve özellikle de yazılımda biz hep dışarıya bağımlıydık. Bu konuda dışa bağımlı olmamak için Gebze Muallimköy’deki 2.5 milyon metrekarelik bir alanı teknopark olarak ilan ettiler. Tabii Türkiye’deki teknoparkların hepsi üniversite kampüslerinin içerindeki teknoparklardı. Ama ben bu 2.5 milyon metrekarelik alanda Amerika’daki Silikon Vadisi’nin minyatürü olan bir planlama yaptım. İçinde oteli, kongre merkezi, üniversitesi, Ar-Ge merkezleri, villaları olacaktı. Denizin kıyısında olduğu için marinası bile olacaktı. Çünkü burada çalışacak insanlar farklı insanlar… Sabah 08:00 akşam 17:00 gibi mesai saatleri onlar için söz konusu değil. Buluş yapacaklar… Onun için ilham zamanları değişik olabilir. 24 saat yaşayabilecekleri, spor yapabilecekleri ve dışarıya çıkma ihtiyacı duymayacakları bir yer planlamıştım. Daha sonrasında bir şekilde biz oradan ayrıldık. Şu anda anladığım kadarıyla plan aynı şekilde devam ediyor. Bu güzel bir şey. Dünya ile rekabet edebilecek bir duruma geleceğiz inşallah.
Daha sonra tekrar özel sektöre mi döndünüz?
Bilişim Vadisi için oluşturulan şirketin genel müdürlüğünden ayrıldıktan sonra kaynak, döküm ve vana sektörlerinden 20 yılı aşkındır tanıdığım, beğendiğim ve takdir ettiğim Gedik Grup’ta 2015’te çalışmaya başladım. Yaklaşık 1.5 yıldır da Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak, özel ve kamu sektöründeki tecrübelerimizi birleştirmek suretiyle Gedik Holding’e katkı sağlamak için çalışıyoruz.
Temelleri, Devrim arabaları projesinin önemli mühendislerinden ve Türkiye’nin ilk kaynak mühendislerinden biri olan Halil Kaya Gedik tarafından GEDİK KAYNAK ile atılan Gedik Holding, 1967 yılında GEDİK DÖKÜM VE VANA firmasının kurulması ile Türkiye’nin ilk vana üreticilerinden birisi olarak kum döküm, hassas döküm ve vana olmak üzere üç farklı alanda faaliyet göstermeye başlamıştır.
Bugün Avrupa’nın en büyük kaynak firmalarından biri olan GEDİK KAYNAK, GeKa® ve GeKaTec® markalı kaynak sarf malzemeleri, GeKaMac® markalı kaynak makineleri ve GekaRobot® markası altında gerçekleştirdiği robotlu otomasyon ve kaynak uygulamalarıyla 80’den fazla ülkeye ihracat yapmakta olup uluslararası tescilli markalarıyla son 4 “En Çok Ülkeye İhracat Yapan Orta Ölçekli İhracatçılar” kategorisinde birinci firma olarak Türk kaynak sektöründe lider konumda yer almaktadır.
GEDİK DÖKÜM VE VANA,
Türkiye’nin ilk vana üreticileri arasında yer almakta, kum döküm, hassas döküm ve vana olmak üzere üç farklı alanda faaliyet göstermektedir. Gedik Döküm ve Vana, Sakarya-Hendek’te ki üretim tesisleri ile Türkiye’nin döküm ve vana alanında en büyük entegre tesisine sahip kuruluştur. Otomotiv, makine, savunma sanayi, enerji, inşaat vb. birçok sektörün ihtiyaçlarını karşılayan Gedik Döküm ve Vana, yıllık 25.000 ton Kum Döküm, 1.500 ton Hassas Döküm ve 250.000 adet TERMO® markalı vana üretim kapasitesine sahiptir.
GEDİK EĞİTİM VAKFI,
1994 yılında ülkemizde başta kaynak olmak üzere, ilgili sektörlerdeki nitelikli personel ihtiyacını karşılamaya katkıda bulunmak amacıyla kurulmuştur. Gedik Eğitim Vakfı, kaynakçılık eğitimleri dışında aynı zamanda 2008’den beri Uluslararası Kaynak Enstitüsü’nün Türkiye sorumlu üyesi olarak Kaynak Mühendisliği / Teknikerliği / İnspektörlüğü eğitimleri vermekte olup, 2009’dan bu yana Gedik Test Merkezi bünyesinde endüstriye yönelik (NDT tahribatsız - tahribatlı muayene hizmetleri ve eğitimleri sunarak sertifikalandırmalar yapmaktadır.
GEDİK ÜNİVERSİTESİ,
üniversite-sanayi işbirliği misyonu ile 2010 yılında eğitim alanında önemli bir kilometre taşı olan Gedik Meslek Yüksekokulunun kurulması ile hayata geçmiştir. Gedik Üniversitesi 2011 yılında Mühendislik, Güzel Sanatlar ve Mimarlık, İktisadi ve İdari Bilimler ve Spor Bilimleri Fakültelerinin kurulması ile gelişimini tamamlamıştır. Gedik Üniversitesi bugün ülkemizde sanayi ve uygulama odaklı eğitimin benzersiz bir örneğini sunmaktadır.
Fakültelerimizin tek çatı altında toplanacağı yeni kampüsümüzün mimari proje çalışmaları devam etmekte olup 72 dönümlük alanda kampüs inşaatımız başlayacak. Gedik Holding’in amacı teknik eleman ve nitelikli personel ihtiyacını karşılamaktır. Kaynakta, dökümde ve vanada ihtiyacı olan teknik elemanları yetiştirip kendi bünyesinde istihdam ederken aynı zamanda Türkiye’de sektörün ihtiyacı olan firmalara da eleman sağlamaktır.