İnternetin, sosyal medyanın yaygınlaşması ve bazı meslektaşlarımızın da bilerek veya bilmeyerek buna alet olmasıyla "Algı Yönetimi" gibi kulağa hoş gelen bir isim adı altında yapılan kepazelikleri hayret ve ibretle takip ediyorum. Belediye başkan aday adaylarının ya da onlara yaranmak isteyenlerin yalan haber yayarak toplumda yanlış bir algı oluşturmaya ve bu algı üzerinden de parti genel merkezleri üzerinde baskı kurmaya dönük nafile çabalarını son derece yakışıksız ve çirkin buluyorum. Hatta daha da ileri giderek bunun çok ciddi bir ahlaki sorun olduğunu düşünüyorum. Bu yola tevessül edenlerin ya da tevessül edilmesine göz yumanların kesinlikle aday gösterilmemesi gerekir.
******
Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı öncesinde sosyal medyada ama daha da önemlisi bazı haber sitelerinde yayınlanan, "İşte AK Parti'nin İstanbul Belediye Başkan Adayları Listesi" başlıklı sözde haberleri tabii ki ciddiye almadım. Çünkü daha AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı açıklanmadan ilçe belediye başkan adaylarının açıklanması elbette ki söz konusu olamazdı. Ancak bu maksatlı ve yalan haberler kısa sürede o kadar hızlı yayıldı ki biz bile bir süre sonra "Acaba" demeye başladık. Algı yönetimi adı altında yapılan bu tür maniplasyon ve dezenformasyon amaçlı haberlere ve bu haberleri yapanlara hiçbir şekilde itibar edilmemeli. “Haberimiz şu kadar tıklandı” kaygısıyla da yapılan bu ayak oyunlarının değerlendirmesi okuyucuya aittir. Siyasi partilerimizin üst yönetimlerinin, bu tür algı operasyonlarıyla kendilerine avantaj sağlayacaklarını düşünen aday adaylarına gereken dersi vereceklerine inanıyorum.
*****
Yıllardır bu topluma yutturulmaya çalışıldığı gibi siyaset, yalan söyleme sanatı değildir. Toplumu yönetme iddiasında olanların herkesten çok daha dürüst ve şeffaf olması gerekir. Daha yolun başında yalandan medet umanların halka verecek hiçbir şeyi olamaz. Siyaset; halka hizmete gönüllü, erdemli ve ehliyetli insanların işidir. Bazı konularda haklı olarak eleştirdiğimiz Avrupalı siyasetçilerin, beş kuruşun hesabını veremedikleri için görevlerinden istifa etmelerini takdirle karşılamayan yoktur sanırım. Bizde ise hakkında trilyonluk yolsuzluk veya usulsüzlük iddiası olduğu halde pişkin pişkin koltuklarında oturmaya devam eden siyasiler var maalesef. Önce ahlak, önce erdem, önce dürüstlük… Liyakat aslında en çok da budur.