Türkiye’de yaşanılan aktüel tartışmaların arka planını bize hatırlatıyordu..
Eski Türkiye gitmiş..
Yeni Türkiye gelmişti..
Onun içindir ki, üretim ile, fabrika ile, ihracat ile, ithalat ile, belirsizlik ile, hiçbir veri ile bağlantılı olmayan, dört dörtlük operasyonlar Türkiye’ye çekiliyordu.
Sizin cumhurbaşkanınız...
Hem de adı üstünde diplomatların karşısında..
Kullanacakları her kelimeyi, ince ince hesaplar yaparak tercih eden.. “Şu kelimeyi mi, yoksa bu kelimeyi mi kullanayım” diyerek planlayarak cümle kuran..
Ve bu özellikleri, meslekleri ile adeta özdeşleşmiş olan diplomatların karşısında..
Adeta..
Halkın içinde sohbet edilirken, nezaketten mi dersiniz, yoksa ince planlar yapanların o hesapları sonucunda mı dersiniz..
Sonuçta somut ifadeler kullanmayanların..
Nihayetinde de, aslında ne denilmek istendiğinin tam anlaşılmadığı konuşmalar için, kullanılan “Dilplomatça konuştun” ifadelerinin faili olan meslek erbabının karşısında..
Köşeleri öyle sivri ki..
Dinleyen herkesi oturduğu koltuktan havaya zıplatan..
Somut mu somut..
Net mi net..
Kesin mi kesin..
Küçücük bir kaypaklık..
Küçücük bir ince hesap barındırmaksızın..
Bakın ne cümleler kurdu..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın emperyal devletlerin yöneticilerinin suratlarına, şamar gibi inen ilk cümlesi şu:
“PKK terörü tarafından şehit edilen onlarca öğretmenimiz için en ufak üzüntü beyan etmeyenlerin, YPG’nin elebaşılarını kırmızı halılarla saraylarda ağırlayanların, bizim tavrımızı sorgulamasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.”
Dolar 8.5 olmuş.
“Aslında 10 TL olma yolunda” imiş..
Zırt Erenköy..
Benim devlet başkanım ki, emperyal devletlerin yüzüne karşı..
Dünya genelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri olarak görev yapan, yapacak olan büyükelçilerin karşısında..
O cümleyi kurmuştur..
Olay bitmiştir.
İsterlerse, doları 15 TL yapsınlar.. Mesaj muhatapları tarafından alınmıştır..
Dolar kaç lira olursa olsun, boynumuzu cellata teslim etmeyeceğimiz, en yüksek perdeden, çakallara tebliğ edilmiştir..
Ki..
Önemli olan da budur.
Dolar 3 TL ama..
ABD’nin her dediğini yapan bir Türkiye yerine..
Askerine, polisine, öğretmenine kurşun sıkan hainlerin kırmızı halılarla karşılandığı devletlerin emirlerinin dinlendiği bir ülke yerine..
Doların 8.5 TL olduğu bir ülke olmayı tercih ederim..
Çünkü..
O doları, bizim dik duruşumuz 3 TL’ye indirebilir..
Bize söz geçiremeyen egemenler, oynadıkları operasyona bir gün gelir, son verebilir..
Ama talimat verdikleri..
Her talimatlarının harfiyen dinlendiği bir ülkede..
Dolar zaten, onların işaret ettikleri tarihte 8 de olur.. 18 de olur..
Yeter ki istesinler..
Yeter ki siz, boynunuzu o cellatların önüne uzatın..
Ondan sonrasında doların kaç lira olduğunun hiçbir önemi yoktur..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şu cümlesi, her şeye bedel değil mi:
“İslam düşmanlığıyla mücadele etmek, hem inancımızın hem de yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun gereğidir.”
Ne için yaşıyoruz ki biz?
İslam düşmanları ile, üç kuruşluk maddiyattaki zarar ihtimalini göze alamayarak, mücadele etmeyecek isek..
İslama yapılan hakaretlere sessiz kalacak isek.. Hayatımızın, hayatta kalmamızın ne manası, ne önemi var ki?
Batılı zalimlere karşı, bu ülkenin Cumhurbaşkanı, “Türkiye’nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların Batılı ülkelerde elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını anlayamıyoruz” demiş ise..
Diyebilmiş ise..
Kısa vadede bunun bize bir faturası olacağını..
Ama uzun vadede de, büyük kazanımları olacağını tahmin edemiyor muyuz?
Batılı şu düşünürün, batıdaki bu aydının, şu tarihte zalimlere nasıl direndiğini, nasıl mücadele ettiğini, bize ders kitaplarında bile, öve öve bitiremeyecek şekilde anlatanların..
Ülkemizin Cumhurbaşkanı’nın, o batılı mücadele adamlarının hepsinden daha güçlü şekildeki başkaldırısını itibarsızlaştırmaya çalışmalarına, nasıl eyvallah edebiliriz ki?
Durduğumuz yerde mi, geldi sanıyorusunuz, Şuşa’nın geri alınma zaferi?
Boşuna mı hatırlattı, slogan olsun diye mi söyledi Erdoğan: “Şuşa’nın işgalden kurtarılmasıyla sevincimiz ve umutlarımız artmıştır. Karabağ’daki işgal bitene kadar mücadele bayrağı inmeyecektir.”
Hayal mi sanıyorsunuz, Erdoğan’ın dünkü konuşmasındaki, “Doğu Akdeniz’deki araştırma faaliyetlerinden yakında müjdeli haberler alacağımıza inanıyorum” sözlerini?
Şu sözler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dilinden haykırılmadan, o yeraltı zenginlikler pastasından hakkımızı verir mi sanıyorsunuz, Batılı çakallar:
“Doğu Akdeniz’deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına rıza gösteremezdik.”
Birileri, casusluk yaparak.. Ülkesine ihanet ederek.. Libya’ya giden askerlerimizin tüm bilgilerini emperyal devletlerle paylaşsa bile.. Onların yargılanmalarında, dün bir tahliye kararı daha çıksa bile..
Erdoğan’ın, “Bugün Libya’da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye’nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor” cümlesinin boş olduğunu mu sanıyorsunuz?
Kim ne derse desin..
Türkiye, pısırık politikasını terketmiş..
Dünya devleri ile, birlikte oyun kurucu olmuştur..
Kısa mesafede, bunun zorluklarını yaşıyor olabiliriz..
Nefes nefese kaldığımızı hissediyor olabiliriz..
Ama bilelim ki, o haydutlarla mücadele için, bu mücadele zorunlu idi..
Sonuçta da; başaracağız, inşallah..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.